Ağbaba Arguvan Türkü Festivalinde Konuştu
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, 15. Uluslararası Arguvan Türkü Festivali'nde konuştu.
“Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında Kucaklaşmaya İhtiyacımız Var”
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, 15. Uluslararası Arguvan Türkü Festivali'nde konuştu.
Arguvan Belediyesi'nin ev sahipliğinde gerçekleşen türkü festivaline çok sayıda ünlü isim ve siyasetçi katıldı. AK Parti Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkçi, HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu, Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakli Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sezai Yılmaz, Turgut Özal Tıp Merkezi Başhekimi Dr. Adil Başkıran, Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz, CHP Parti Meclisi Üyesi ve 24. Dönem Milletvekili Gökhan Günaydın ile Hekimhan, Arapgir ve Arguvan Belediye Başkanlarının katıldığı festivalde konuşma yapan Ağbaba, Türkiye'nin ikinci yüzyılda helalleşmeye ve kucaklaşmaya ihtiyacı olduğunu ifade etti.
Salgın sonrası Arguvan'da yeniden kucaklaşmanın mutluluğunu yaşıyoruz
Ağbaba konuşmasında şunları söyledi:
“Türkülerin gözesi Arguvan'da başta kadınlarımız ve gençlerimiz olmak üzere hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Sadece kendisi ve partisi için değil, Türkiye'deki tüm adaletsizliklere karşı 25 gün boyunca, 432 km hak, hukuk ve adalet için yürüyen, siyaseti bölmek için değil, birleştirmek için yapan, tüm toplum kesimlerini kucaklayan CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun sizlere selamlarını, saygılarını iletiyorum. Dünyayı ve ülkemizi saran pandemi nedeniyle 2 yıldır ara verilen Arguvan Türkü Festivali'nde bir kez daha sizlerle birlikte olmanın, kucaklaşmanın mutluluğunu yaşıyoruz.”
Arguvan'ın ıssız coğrafyasında özgürlük umutlarını diri tutan bir ruh vardır
“Arguvan nüfus ve yüzölçümü olarak küçük bir ilçemiz olmasına rağmen ünü Malatya ve Türkiye sınırlarını aşmış, paha biçilmez bir markamızdır. Arguvan sadece bir yerleşim yeri değil bir kültür ve yaşam felsefesidir. Bu kültür ve felsefe; Sevgidir, kardeşliktir, hoşgörüdür, eşitliktir. Arguvan'ın ıssız coğrafyasında insanlığın özgürlük umutlarını diri tutan bir ruh vardır. Arguvan demek; “Hiç oldum girdim eleğe, süzer divana divana” diyen Meftuni, “Dibi delik kaba aşkın suyunu taşıyıp yorulma, dolduramazsın” diyen Derviş Muhammed, “Gelin birlik kuralım sevgiden yana” diyen Aşık Ekberi, “Özün engine indir yüceden uçma” diyen İsaköy'den Aşıki, “Ozanlara ölüm olmaz göç olur” diyen Karahöyüklü Aşık Rıza, “Ben yolcuyum helallaşak sabahtan, bu ayrılık devam eder bir zaman” diyen Aşık Bektaş Kaymaz'dır. Kısa süre önce aramızdan ayrılan, “Gül ki güller açsın gül yanağından” diyen Kul Duran'dır. Arguvan Hacı Engüzel, Erhan Yılmaz, Cemal Öztaş, Fatma Şahin, Aşık Çobani'dir. Arguvan Türkülerinin tüm dünyaya ulaşmasını sağlayan, Sabahat Akkiraz, Arif Sağ, Belkıs Akkale, Muharrem Temiz, Cengiz Özkan, Aşık Yoksuli, Hasan Durak, Teslim Budak'tır.”
Anadolu farklı kültürleri, milletleri bir araya getiren eşsiz bir coğrafyadır
“Arguvan bilimdir, ilimdir. Arguvan sadece Türkiye'ye değil tüm dünyaya şifa dağıtan Prof. Dr. Sezai Yılmaz'dır, Prof. Dr. Temel Yılmaz'dır. Göğsümüzü kabartan yüzlerce bilim insanıdır. Arguvan “72 millete bir bakmak” demektir. Arguvan demek; Pir Sultan'ın direnişidir, barış dilinde Kul Himmet'tir, hoşgörüde Hacı Bektaşi Veli'dir, yaratanı bilmekte Hallac-ı Mansur, insan sevgisinde Yunus Emre'dir. Arguvan adalet demektir. Aynı zamanda adaletsizliğe başkaldırmak demektir. Veteriner hekimi TÜBİTAK'ta görevlendiren, Pehlivan'ı kamu bankasının yönetim kuruluna, Tenis Federasyonu Başkanını Danıştay üyeliğine getiren ama KPSS 1.'sini mülakatta eleyen anlayışa karşı çıkan demektir. Arguvan, Anadolu'nun ta kendisidir. Anadolu için çok çeşitli tanımlamalar yapılır; “Anadolu mozaiği” denir. Ancak Anadolu için en uygun tanım; birçok ürünün bir arada olduğu aşuredir. Hiçbir ürün kendi tadını lezzetini yok etmeden, yeni ve mükemmel yeni bir lezzet ortaya koymaktadır. Anadolu da aynen böyledir. Birbirinden farklı kültürleri, milletleri, inançları bir araya getiren, onları barış ve kardeşlik içinde yaşatan eşsiz bir coğrafyadır.”
Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında kucaklaşmaya ve helalleşmeye ihtiyacımız var
“Türkiye'nin kutuplaşmaya değil, kucaklaşmaya ve helalleşmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Türkiye, Cumhuriyetin İkinci Yüzyılı'nda yeniden gelişen ve özgürleşen bir Türkiye olacaksa bunu başarmalıyız. Hem tarihimizde, hem acılarımızda, hem sevinçlerimizde bunu başarabilmeliyiz. Dünyanın en güzel ve içinden boğaz geçen kentini fethedip bize hediye eden Fatih Sultan Mehmet'i rahmetle anmalıyız. Ülke emperyalistler tarafından işgal edildiğinde çakmak çakmak gözleriyle bakıp “geldikleri gibi giderler” diyen bu toprakların yetiştirmiş olduğu en büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk'ü de rahmetle ve minnetle anmalıyız. O olmasaydı biz olmazdık, Türkiye olmazdı. Cumhuriyet olmasaydı, Laiklik olmasaydı, demokrasi olmasaydı bugün Suriye'den, İran'dan, Irak'tan Afganistan'dan hiçbir farkımız kalmazdı. O nedenle hem Atatürk'ü hep birlikte savunmalı, hem de Atatürk'ün bu topraklara atmış olduğu eşitliği, kardeşliği, barışı, demokrasiyi ve laikliği sonuna kadar korumalıyız.”
Bizler acılarımızı sevinçlerimizi ayıran değil, birleştiren olmalıyız
“Bizler adında hiçbir kara leke bulunmayan, Kurtuluş Savaşı'nda savaşırken oğlunu kaybetmiş, ama cepheden geri dönmemiş, Malatya'nın eşsiz değeri askeri deha ve diplomat İnönü'yü de anmalıyız. Türkiye'yi dünyaya açan hemşerimiz, cumhurbaşkanımız Özal'ı da aynı şekilde anmalıyız. Yine tarihimizde, geçmişimizde “vatan haini” denip Anadolu'dan uzak topraklarda yurt dışında ölen “başımda bir çınar ağacı bulunsun” diyen, belediyemiz tarafından anıtı dikilerek adını bu meydana verilen, Nazım Hikmet'i de hep beraber anmalıyız. Nazım Hikmet şimdiye kadar yazılmış en güzel Kurtuluş Savaşı şiiri olan “Kuvayı Milliye Destanını” yazan büyük şair ve büyük yazardır. Yine Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında savaş sürerken İstiklal Marşımızı yazarak bize hediye eden, Mehmet Akif Ersoy'u da hep birlikte sevmeli, sahiplenmeliyiz. Bizler acılarımızı sevinçlerimizi ayıran değil, birleştiren olmalıyız.”
Madımak'ta, Başbağlar'da, Merasim Sokak'ta ve 10 Ekim Tren Garı'nda öldürülen insanlık oldu, bizim insanımız oldu
“Bu toplumun büyük bir helalleşmeye ihtiyacı var. Acılarımız üzerinden ayrışmaya asla izin vermemeliyiz. Bu topraklar büyük acılar yaşadı, hala yaşamaya devam ediyor. Acıları yarıştırarak, sevinçleri bölerek bu ülkede bir yere varamayız. Tarihimizde hoşgörü var, kardeşlik var ama birçok da katliama tanık olduk. İnsanlık tarihinin en karanlık ve en barbar katliamlarından biri olan Madımak da bizimdir, Başbağlar da insanlık katliamının kurbanı olan 33 yurttaşımız da bizim acımızdır. Sivas'ın katili kimse Başbağlar'ın katili de odur. Elbette Uludere'nin adalet arayışına da destek olmalıyız. Merasim Sokak'ta öldürülenler de bizim insanımızdır, aralarında Malatya Gençlik Kolları üyesi gençlerimizin de olduğu 10 Ekim'de katledilenler de bizim insanımızdır. Ve bunların katilleri aynıdır. Merasim Sokak'taki katil neyse, Kayseri'deki katil de bizim için odur. Güvenpark'ta öldürülen Berkay ile 10 Ekim'de öldürülen Eren arasında bir fark yoktur. Yaşanılan tüm katliamları birlikte kınamalıyız. Bütün acılarımız için adalet istiyoruz. Biz biliyoruz ki katliamların sorumluları bulunmadan Türkiye'ye adalet gelmez.”
Acılarımızı değil, sevgilerimizi ortaklaştırmalıyız
Sağcının solcunun ülkücünün sosyalistin herkesin sevdiği Ahmet Kaya, bundan yıllar önce ırkçı bir saldırı sonucunda yurt dışına gidip Paris'te hayatını kaybetti. Ahmet Kaya hem Türkiye'nin hem de Malatya'nın vazgeçilmez değeridir. Ölüme giden, bu topraklarda barışı kardeşliği savunan Malatyalı Hrant Dink'i, İdam sehpasına giderken bile “Yaşasın halkların kardeşliği” diyen Deniz Gezmiş'i de aynı şekilde anmalıyız. Acılarımızı değil, sevgilerimizi ortaklaştırmalıyız. Türkiye'nin en güzel aşk şiiri Üvercinka'yı yazan Cemal Süreya'yı da sevebilmeliyiz. Farklı görüşte de olsa Mona Roza'yı yazan Sezai Karakoç'u da sevebilmeliyiz. Mihriban'ı yazan Abdurrahim Karakoç'u da aynı şekilde sevmeliyiz.
Şeyh Bedrettin, Nesimi, Mevlana, Aşık Veysel olmadan Anadolu olur mu?
Arguvan Anadolu'dur. Anadolu yüzyıllar boyunca Avrupa'da engizisyon mahkemeleri varken hoşgörünün, barışın merkezi olmuş ve dünyaya kardeşlik dağıtmıştır. Unutmayın ki, bizim başka ülkelerden alacağımız değer yok. Kendi değerlerimize sahip çıkmamız yeterlidir. Bu topraklar Hacı Bektaşi Veli'yi, Mevlana'yı yetiştirmiştir. Bu topraklar Kaygusuz Abdalları, Niyazi Mısrileri, Sadreddin Konevileri, Malatyalı Fahrileri yetiştirmiştir. Susmak yerine fikirlerini yaymayı tercih ettiği için derisi yüzülerek öldürülen Nesîmîsiz, “Yarin yanağından gayrı her yerde, her şeyde, hep beraber” Diyen Şeyh Bedrettinsiz, “Benim sadık yarim kara topraktır” diyen Aşık Veyselsiz, “Yok olsun kötülük düşmanlık ölsün, Barış güvercini uçsun Dünya'da” diyen Nesimi Çimensiz bir Türkiye olur mu?”