AK Partili Milletvekili Durgut: 'Türkçe ne yazık ki yozlaştırıldı'

AK Parti İstanbul milletvekili Müşerref Pervin Tuba Durgut, Çok değil, 60 yıl önce yaşamış İstanbul şairi Yahya Kemal'i anlamak için elimize sözlük almak durumunda oluşumuz tüyler ürperticidir. Bu kopuş çok hazin ve düşündürücüdür diyerek dilin yozlaştırıldığını ifade etti.

AK Parti İstanbul milletvekili Müşerref Pervin Tuba Durgut, 'Çok değil, 60 yıl önce yaşamış İstanbul şairi Yahya Kemal'i anlamak için elimize sözlük almak durumunda oluşumuz tüyler ürperticidir. Bu kopuş çok hazin ve düşündürücüdür' diyerek dilin yozlaştırıldığını ifade etti.

AK Partili Durgut, Türk Dili Kurultayı ve Türk Dil Bayramı konusunda TBMM Genel Kurulunda söz aldı. Durgut, Türk Dil Kurumu'nun Atatürk'ün isteğiyle Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak ve onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek amacıyla kurulduğunu hatırlatarak, 'Yıl dönümünü 'Türk Dil Bayramı' olarak kutladığımız 1'inci Türk Dili Kurultayı, 26 Eylül-5 Ekim 1932 tarihleri arasında yapılmıştır. Atatürk, dilin milli şuur üzerindeki tesirini 'Dilin milli ve zengin olması, milli hissin inkişafında başlıca müessirdir. Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır' sözleriyle işaret eder. Peki, bu pencereden bugüne baktığımızda nasıl bir manzarayla karşılaşıyoruz? Evet, hızlı bir değişim içindeyiz. Sosyal medya ve internet insanlar arasında iletişimi hızlandırırken iletişimin niteliğini, nezaketini nereye taşıyor? Böylesine büyük bir değişim içinde dilin ve diller içinde Türkçe'nin durumu nedir? Meramını anlatabilecek kelime bilgisine sahip gençler yetiştirebiliyor muyuz? Bu hız ve tükeniş içinde mazinin kalesi olan kelimeleri, bizi geçmişe ve geleneğe bağlayan sözlerimizi yaşatabiliyor muyuz' ifadelerini kullandı.

Kelimelerin de toplumlar gibi hafızaları olduğunu söyleyen Durgut, 'Kelimeler olmadan hangi geçmişten söz edilebilir? Bakın, Tanrıöver nesilden nesle aktarılan kelimelerde gömülü derin manayı nasıl anlatıyor; 'Dilimiz cedlerin bize miras bıraktığı en büyük servet, en büyük emanettir. Biz dilimizin kelimeleri içinde milli tarihimizin en eski seslerini duyuyoruz. Yavrularımızın hafızasına Türkçe kelimeler birer birer nakşoldukça onların ruhuna binlerce seneden beri cedlerin tecrübelerinden, felaketlerinden, zaferlerinden, hayat hakkındaki felsefelerinden süzülüp gelen bir hülasa damla damla akmış oluyor'. Deniz kıyılarında sedef kabuklarının içinden gelen uğultuyu dinlemişsinizdir. Şair der ki; 'Bu sedef kabuklarında duyduğunuz gürültüler denizin geçmiş fırtınalarına ait hatıralardır. Kelimeler bu sedef kabuklarına benzer; içlerindeki uğultular ataların, cedlerin uğultusu, onların nefesleridir' şeklinde konuştu.

Durgut sözlerini şöyle sürdürdü:

'Dil üzerine yapılan bilimsel araştırmaların dışında şairler, ozanlarımız vardır ki onlar çağları delen sesleriyle aramızda yaşamaya devam ederler. Oysa şimdi, çok değil, 60 yıl önce yaşamış İstanbul şairi Yahya Kemal'i anlamak için elimize sözlük almak durumunda oluşumuz tüyler ürperticidir. Bu kopuş çok hazin ve düşündürücüdür. Bu noktaya nasıl geldiğimizi anlamak için Türkçe'nin son 80 yıllık serüvenini birlikte hatırlamalıyız. Türkiye'de dil inkılabı temel unsurları öz Türkçe olan milli bir dil oluşturmak gayesiyle başladı fakat sonradan bu gaye bütün unsurları öz Türkçe bir dil uydurmak şeklinde ne yazık ki yozlaştırıldı. Bu tutum, dilin politikaya alet edilerek toplumun bilgiden, hikmetten ve irfandan mahrum bırakılmasıdır. 1950 yılında devlet gücüyle dilde tasfiyecilik hareketine son verilse de 27 Mayıs darbesinden sonra tasfiyecilik hareketleri çok daha şiddetli ve acımasız bir hl aldı ve ne yazık ki dilin anlatım gücü zayıflatıldı. Ahmet Haşim, Mehmet Akif, Yahya Kemal, Nazım Hikmet gibi nice şairlere birbirinden güzel şiirler söyletmeye muktedir bu dil çoraklaşmaya başladı.'

Bakmadan Geçme