Uygur: 'İnsana benzer Toroslar'
Altın Oran Düşünce ve Sanat Derneği Başkanı S. Haluk Uygur, Alp Dağları'nın merkezi olmakla bilinen İsviçre'de sadece bir tane endemik çiçek varken, Adana'nın Toroslarında bu sayının 470 olduğunu belirtti.
Altın Oran Düşünce ve Sanat Derneği Başkanı S. Haluk Uygur, Alp Dağları'nın merkezi olmakla bilinen İsviçre'de sadece bir tane endemik çiçek varken, Adana'nın Toroslarında bu sayının 470 olduğunu belirtti.
Uygur, Toros Dağları ile ilgili Yaşar Kemal, Abidin Dino, Çetin Yiğenoğlu ve Cafer Gürbüz'den alıntılar yapan Uygur, 'Diğer dağlara benzemez Toroslar. Hatta dağdan çok bilge bir insana benzer. Çok yüksektir ama her yüksekliğine çıkabilecek bir yol daima bulunur' dedi. Uygur, Alp Dağları'nın merkezi olmakla bilinen İsviçre'de sadece bir tane endemik çiçek varken, Adana'nın Toroslarında bu sayının 470 olduğunu belirtti.
Torosların diğer dağlardan çok farklı olduğunu belirten Uygur, şunları kaydetti:
'Örneğin Karadeniz dağları yeşildir. Yemyeşil. Yeşili o kadar boldur ki diğer renkleri göremez olursunuz. İçinde yaşadıkça ruhu sıkan bir monotonluğa bile ulaşabilir. Bir nevi yeşil görememezlik. Toroslar da yeşildir. Ama sadece yeşil değil. Yeşil, kırmızı, turuncu, mavi, turkuaz, mor, sarı ve tüm renkler. Yeşil; orman. Diğer renkler ise; içinde süregiden yaşam. İnsanlar, hayvanlar ve her renkten çiçekler. İşte Toroslar bu noktada diğer dağlara benzemez. Dağdan çok, bir insana benzer. Bilge bir insana. Yüksek tepelere sahip olmasına rağmen, zirvelerine ulaşabilmek için size yol bırakan bir insana. Çukurovalı her ailenin Toros yükseltilerinde bir evinin olması; güçlerini yürümekten alan Yörüklerin, yürümek için onu tercih etmeleri insana daima açık olan bu yol sayesindedir. Başka dağlarda yaşamak için mücadele etmek, doğayla kavga etmek zorundadır insan. Akdenizlinin ise yükseklerden gelen çağrıya cevap vermesi bile yeter. Çiçekler sıradan değil, çoğu endemiktir. Yani başka yerde yaşama kök salamayacak kadar narin, sadece Torosların açtığı kucakta yetişme şansı bulmuş canlılar. Ben bu çiçeklerin yaşama direnişlerini; Orhan Kemal'in romanlarından tanıdığımız, toprağını elinden alan ağayla cebelleşen, Çukurova insanına benzetirim. Cebelleşmenin sonunda sıkışınca çareyi İnce Memed gibi Torosların kucağında bulmaları bire bir aynıdır. Çukurova'da eşkıya olmanın öyküsüdür bu. Bir de çiçek olmanın.'
Uygur, Toros Dağları ile ilgili Yaşar Kemal, Abidin Dino, Çetin Yiğenoğlu ve Cafer Gürbüz'den alıntılar yapan Uygur, 'Diğer dağlara benzemez Toroslar. Hatta dağdan çok bilge bir insana benzer. Çok yüksektir ama her yüksekliğine çıkabilecek bir yol daima bulunur' dedi. Uygur, Alp Dağları'nın merkezi olmakla bilinen İsviçre'de sadece bir tane endemik çiçek varken, Adana'nın Toroslarında bu sayının 470 olduğunu belirtti.
Torosların diğer dağlardan çok farklı olduğunu belirten Uygur, şunları kaydetti:
'Örneğin Karadeniz dağları yeşildir. Yemyeşil. Yeşili o kadar boldur ki diğer renkleri göremez olursunuz. İçinde yaşadıkça ruhu sıkan bir monotonluğa bile ulaşabilir. Bir nevi yeşil görememezlik. Toroslar da yeşildir. Ama sadece yeşil değil. Yeşil, kırmızı, turuncu, mavi, turkuaz, mor, sarı ve tüm renkler. Yeşil; orman. Diğer renkler ise; içinde süregiden yaşam. İnsanlar, hayvanlar ve her renkten çiçekler. İşte Toroslar bu noktada diğer dağlara benzemez. Dağdan çok, bir insana benzer. Bilge bir insana. Yüksek tepelere sahip olmasına rağmen, zirvelerine ulaşabilmek için size yol bırakan bir insana. Çukurovalı her ailenin Toros yükseltilerinde bir evinin olması; güçlerini yürümekten alan Yörüklerin, yürümek için onu tercih etmeleri insana daima açık olan bu yol sayesindedir. Başka dağlarda yaşamak için mücadele etmek, doğayla kavga etmek zorundadır insan. Akdenizlinin ise yükseklerden gelen çağrıya cevap vermesi bile yeter. Çiçekler sıradan değil, çoğu endemiktir. Yani başka yerde yaşama kök salamayacak kadar narin, sadece Torosların açtığı kucakta yetişme şansı bulmuş canlılar. Ben bu çiçeklerin yaşama direnişlerini; Orhan Kemal'in romanlarından tanıdığımız, toprağını elinden alan ağayla cebelleşen, Çukurova insanına benzetirim. Cebelleşmenin sonunda sıkışınca çareyi İnce Memed gibi Torosların kucağında bulmaları bire bir aynıdır. Çukurova'da eşkıya olmanın öyküsüdür bu. Bir de çiçek olmanın.'