Ege İnci'nin Yazar Mustafa Işık İle Röportajı

Ege İnci'nin Yazar Mustafa Işık İle Röportajı

Ege İnci'nin Yazar Mustafa Işık İle Röportajı
1.Kısaca kendinizi anlatır mısınız?
Mustafa IŞIK, 1977 yılında Ağrı-Diyadin’de doğdu. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. 1998 yılında ‘Ihlamur Dergisi’ ile başlayan yazın hayatı, bugüne kadar yerel ve ulusal çok sayıda edebiyat ve sanat dergileriyle devam etmektedir.
 Prestij Haber Gazetesi ve Yörem Sanat Merkezi şiir yarışmalarında Van bölge birinciliği; Yaşayan Şairler Platformu Kudüs Şiirleri yarışmasında ve Giresun Şiir Platformu şiir yarışmasında ikincilik ve Anadolu Gençlik Derneği şiir yarışmasında üçüncülük ödüllerini aldı. 2017 yılında Van’ın En Başarılı Şair-Yazar kategorisinde ikinci seçildi. 2018 yılında Güncel Sanat Dergisi Uluslararası 8. Öykü ve Kaygusuz Abdal Şiir Yarışmasında ‘Alanya Kızıl Kule Ödülü’nü aldı. Dil Burcu şiir kitabı Edebiyat Ortamı Dergisi’nin 2018 Şiir Yıllığı’na dâhil edildi. 2019 yılında Osmaniye Ozanlar-Şairler-Yazarlar Derneği Uluslararası Geleneksel 22.Ekmek Ödüllü şiir yarışmasında Şair-Yazar Ahmet Neşet DİNÇER özel ödülünü aldı. Van Şairler ve Yazarlar Birliği üyesidir. Eğitimci olan Işık, evli ve iki çocuk babasıdır.
Yayınlanmış Eserleri:
Süveyla                                     Şiir,        Nisan         -     2017
Dil Burcu                                    Şiir,         Ekim         -     2017
Yağmur Vakti Sevmeleri            Şiir,         Temmuz   –     2018
Heybemde Biriken Yolculuk Denem    ı    Eylül           -    2018
Süveyla        (2.Baskı)               Şiir,        Eylül           -     2019

2.Şiiri nasıl tanımlıyorsunuz?
Şiir, hayata ait olandır. İlk insanla var olagelmiş ve son insana kadar ulaşacak bir söz gizemdir. Doğduğumuz vakit kulağımıza okunan ilk salâ /ezan sesidir, emdiğimiz ilk sütle ılık esintisini hissettiğimiz ninnilerimizdir; musallada iken okunacak ağıttır. Her haliyle hayata aittir, şiir; insanî olandır. Şiir, düşüncenin duygu süzgecinden geçmiş halidir. Evet, özü Allah vergisidir/ tözdür /cevherdir. Herkesin aynada gördüğünü duvarda görmeye verilmiş bir ruhsattır. Bunu gövde gibi düşünebiliriz; ama uçmaya iki kanat gerekir.

Kanatlardan biri; bir ömrü feda edip şiirin esintisiyle dağ-bayır dolanmaya, modern hayatın köşe-bucağını adımlamaya, canhıraş yüreğin kanayan, kabuksuz yarasına hiçbir zaman bulunmayacak bir merhem arayışı içinde gece-gündüz ter dökmeye, ilim-irfan ehlinin dizinin dibinde oturmaya ve daha nicelerine gerek bir aşktır. Diğeri de bir ömrün, vaktin feda edilmesiyle verilecek emektir, kültür birikimidir, bilgidir. Bin okuyup bir yazmaktır. Bu bütünsellikten yoksun bir şiir salt arabeski duygudur. Okur nezdinde kıymet bulması ve geleceğe ulaşması, yarınlarda okunması mümkün olmayacaktır. Bundandır, şair inanç esaslarını, düşünceyi, ideolojiyi, felsefeyi, sosyal yaşama ait gerçeklikleri göz ardı etmeden haddeden geçirerek şiir duygusallığıyla ama arabeski söylemden uzak bir hâl ile dile getirmek gayretiyle mükelleftir.  Şair, şiiri yazarken bulunduğu çevrede, yaşadığı sosyal gerçeklikle, bu ruh hâlinden sıyrılamaz. Şairler, sezgileri ve duyargaları en güçlü olan kişilerdir. Çevrelerinde olan bitende bihaber olmamaları beklenemez.

3. Neden yazılır ya da neden şiir yazıyorsunuz? 
Nedeni yok, bir yere varmak için yok, kariyer yapmak için, para kazanmak için vb. nedenlerle şiir yazılmaz. Şiir insana bir statü kazandırmıyor maalesef. Alıcı değil hep kendinden verici. Normallik değil, anormallik çünkü. Delirmemek için yazılır belki de. Belki toplumun öncüsü değil de sancılısı olmak için yazılır. Şairler içinde deli sayılmazsanız da, toplum nezdinde siz delisiniz, sağlıklı değilsiniz çünkü şair olmak bir üst kimlik gibi bir şeydir. Şiir duygunun en nahif, en etkileyici hal ile dile getirilmiş halidir.

4. Edebiyat yolculuğunuz hakkında bizleri aydınlatır mısınız? En çok kimlerden etkilendiniz?
Köyde doğup büyümüş olmam beni şiirin hası olan doğayla küçük yaşta tanışma bahtiyarlığına erdirdi. Kırda bayırda koyunların, kuzuların peşinde dolaşmak ve akranlarımla hayatın zorluklarına rağmen güzel bir çocukluk geçirmiş olmak kırk üç yıldır sırtımda taşıdığım heybemdeki tükenmez zenginliklerden biridir.  Bardağım büyük değil ama ben bardağımdan içiyorum, diyen Alfred Mussed’in deyişiyle ben de halen bu bardaktan içmeye devam ediyorum. Benim de hengâmeli hayatımın mutluluğu bu köklerdir; çocukluğum şiirlerimin arka bahçesidir. 
Ortaokul yıllarında gönlüme ve dilime dolanan sözün büyüsü 1997 yılında Van Yüzüncü Yıl Fakültesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğini kazanmamla devam etti.  Edebiyat bölümü vesilesiyle şiirle, edebiyatla ve sanatla daha yakından hemhal oldum. İlk şiirim 1998 yılında Van YYÜ kültür-edebiyat dergisi olan Ihlamur dergisinde yayımlandı ve hâlâ yerel ve ulusal birçok edebiyat ve sanat dergisinde yayımlanmaya devam etmektedir. Şairin dediği gibi, susmayı çok erken öğrendim, o yüzden yazıyorum. Kelamın sahibi Yüce Yaradan, nefes bahşettiği sürece de yazmaya devam edeceğim inşallah.

5. Kitaplarınız daha çok hangi yaş gruplarında ilgi çekiyor?
Üçü şiir, biri deneme ve biri de derleme olmak üzere beş adet kitabımız var. Şiirde duygu dili öne çıktığında yaş grubu çok fark etmeyebilir. İlgilisine hitap eder şiir. Her yaş grubunda şiir severler rahatlıkla okuyabilirler. Deneme / hikâye tarzındaki kitabımızda yine yaşama dair, yaşanmışlıklar üzerinde bina edinmiş anlatılar olduğu için her okurun kendinden rahatlıkla bir parça yaşanmışlık bulabileceğinden eminim.

6. Şiir yazarken kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Örneğin, acılı şiirler yazarken hüzünlenip, biraz daha neşeli şiirler yazarken nasıl oluyorsunuz?
Şiir özel bir haldir ve yazılması da özellik ve güzellik ister, hüzün ister-keder ister.. ve her şeyden ötesi de emek ister.. Çokça okuma ve yazmanın tezahürüdür şiir. Konuşma isteğimi kaybederim. Yolda, arabada, dağda, ovada, denizde, kırda, gece uykuda, nerede, nasıl geleceğini bilmem şiir yazma isteğim veya içimdeki patlamaya hazır bomba, volkan.  Masa başına geçip dur şunu yazayım, bir şiire başlayayım dediğim hemen hemen hiç olmamıştır, yazamam da zaten. Edebiyatçılar buna, bir annenin doğurması gibi derler... Neşeli şiirlerle acılı şiirler arasında bir fark yoktur benim için. Onun için biz genelde şiir yazarız demeyiz de, şiir söyleriz, deriz...

7. Günümüz şiirini nasıl buluyorsunuz?
Günümüz şiiri arayışın şiiridir. Şiire, şaire ve topluma ilişkin temel değerlerin ve sorunların, herkesin kafasını karıştıracak biçimde karmaşıklaştığı bir dönem olarak görüyorum günümüz şiirini. X, Y ve Z kuşağı gerçekliğini göz ardı etmeden günümüz şiirine baktığımızda farklı yaşam tarzına, zihniyete, yaşanmışlığa sahip kişilerce çokça çeşit şiirin yazıldığı hepimizin gerçeğidir. Bu kadar çeşitliliğe rağmen ciddi ekollerin olmayışı, şiire otorite olacak ve bu şiiri ciddi bir edebi süzgeçte geçirecek şairlerin, dergilerin olmayışı kime göre ve neye göre şiir sorusunu bize sordurur. 
Edebi (!) dergilerin çokluğu, sosyal mecraların varlığı, şiirin meze olarak tükendiği kafe ortamları, ciddi eleştirmenlerin ve tartışma ortamlarının olmayışı, herkesin yazdığını çok çabuk yayımlayabiliyor oluşu vb. onca sebeple her yazılan sözün şiir bilinmesi ve her söz söyleyene şair denilmesi şair ve şiir kelimelerinin kıymetini düşürmüştür. Günümüz şiiri gündelik yaşayışın şiiridir. Bunun için de günümüz şairlerin çoğu yitiğini bulmanın cesaretini göstermek zorundadır. Çünkü şair hayatta yalnızca şiiriyle kalmış insandır. Kalemine ve kelamına güvenip gerçekliğini arayacak ve bulacaktır. 

8.  Peki son olarak buradan okurlarınıza seslenmek isteseniz ne derdiniz?
Tavsiye günümüz okurun sevmediği bir husustur. Ama hayat yolculuğunda heybemizde birikenleri paylaşmak için söyledik bu sözleri. Genç okurlarımız başta olmak üzere iyi ve seçici bir okur olma adına kültürel değerlerimizi göz ardı etmemiz elbette doğru değildir. Her şeyden evvel Allah’ın kelamının kelamın en güzeli olduğu gerçeğinden hareketle milli, manevi ve kültürel değer yargılarımıza uygun eserlere öncelik vermemiz kaçınılmaz olanımızdır. Divan edebiyatı, halk edebiyatı birer hazine olarak karşımızdadır ve bu edebiyatın şairleri, yazarları mutlaka bilinmelidir. Yunus Emre’den, Mevlana’dan, Fuzuli’den, Ahmedi Hani’den, Fakih Teyran’dan, Sezai Karakoç’tan, Nazım Hikmet’ten, Necip Fazıl’dan… bihaber bir okur kimi okusa okusun zincirin halkaları eksik kalacaktır. Edebi zevki tam anlamıyla terennüm etmekten eksik kalacaktır. Geçmişle yoğrulup günümüz şairlerini okursak daha büyük zevk alırız okuma serüvenimizden.
Son dönemlerde, belki şu birkaç yıl içinde gelişmeler var, umutluyum. Şair, yazar, ozan, sanatçıların okullarda seminerlere gitmesi, yazarların öğrencilerle buluşması, sanat ve edebiyat konusunda, müzik ve resim konusunda, şiir ve nesir konusunda konuşmaları büyük bir başarı örneği. Biz de küçükken, ilkokul, ortaokul sıralarında iken, şairlerin, yazarların uzaydan geldiğine inanan arkadaşlarımızı gördük. Hâlbuki bizim gibi, sizin gibiydiler, okuduğunuz bu sıralarda dirsek çürüttüler, yaza yaza, sile sile, düşe kalka, gelişerek oluştular. Öğrenciler ilginç ve güzel sorular soruyorlardı benim gittiğim okullarda, bunda eğitimcilerin büyük katkısı var, umarım bu daha da gelişir, okul idarecileri buna önem ve destek verir, 
- Edebiyata, sanata, şiire ve sanatın her nev’ine karşı olan hassasiyetiniz, samimiyetinizi, ilginiz ve uğraşınız için ben teşekkür ederim. Ayrıca mülakat vesilesiyle duygularımı, düşüncelerimi ifadeye vesileniz için minnettarım. En kalbi muhabbet ve saygıyla şiir yüreğinizi selamlıyorum.

Bakmadan Geçme