Ege İnci'nin Yazar Necla Şen İle Röportajı

Ege İnci'nin Yazar Necla Şen İle Röportajı

Ege İnci’nin Yazar Necla Şen İle Röportajı

1.Kısaca kendinizi anlatır mısınız?
1972 Andırın /K.Maraş doğumluyum. Evliyim ve 3 çocuk annesiyim. Aile hekimliğinde hemşire olarak çalışıyorum, Ankara’da ikamet ediyorum.

2.Ne kadar zamandır yazıyorsunuz?
Sadece kendim için yazdıklarım var onlar lise yıllarından beri benimle ama bu işi profesyonel  olarak yapmam 2014’den sonra mümkün oldu.

3. Yazmanızda en büyük etken nedir?
İlkokulda okumayı öğrendiğim günden itibaren okuma merakının olması bir de Yaşar Kemal. Çocukluğum ve ilk yetişkinlik dönemim Yaşar Kemal okuyarak geçti. Üstelik onun ve İnce Memed’in yaşadığı topraklarda yaşıyordum ve Çukurova insanını anlatırken kurduğu cümleler, müthiş gözlem yeteneği beni farkında olmadan tabiatı, insanı, toplumu gözlemlemeye itti. Okumak daha çok okumayı gerektiriyor, okudukça da bir yerden sonra benim de söyleyeceklerim var diyorsunuz, bu da yazmaya başladığınız nokta oluyor.

4. Yazarken çektiğiniz en büyük zorluk nedir peki?
3 çocuklu bir anne ve tam zamanlı çalışan bir devlet memuru olarak çalıştığım için zaman en büyük sorunum. 
Onu geçersem ikinci büyük zorluk kitabın muhatabına okumaya değer bir şeyler verebilmek. Siz okura ilk cümleyle yeni bir dünya vadediyorsunuz, beni bırakma sana keyifli bir yolculuk sözü veriyorum diyorsunuz. Yazdığınız cümle içi boş, yavan, araklama olmamalı. Hasan Ali Toptaş ‘’Ortak aklın çayırları’’ diye bir kavramdan söz eder, bazen yazarlar ortak aklın çayırlarınındın yükselen sesleri kendi sesleriyle karıştırabiliyorlar. Buna çok takılıyorum mesela, yazdıklarımın hem konu hem tarz olarak özgün olmasını çok önemsiyorum. Yıl 2021 olmuş, yazılmadık konu denenmedik tarz kalmamış, o yüzden en büyük zorluk bunlar benim için.

5. Kitabınız daha çok hangi yaş gruplarında ilgi çekiyor?
Konusu ve yazım tekniği geniş bir kitlenin ilgisini çekti, bu tecrübelerimle sabit bir durum. 18 yaşında da okurum var 65 yaşında da.

6. Yazarken ilham aldığınız şey nedir? Bir kişi olabilir bir nesne olabilir. O ilham periniz size ne olunca geliyor?
İlham perisi düzensizliği seviyor, kendi başına davranıyor. Bazen lokantada yemek yiyen yalnız bir adam not defterimi çıkarmama sebep oluyor bazen de eski günlüklerimden çekip aldığım bir satırın peşine düşüyorum. İlham sadece kapının açılmasına yarıyor aslında, oradan ileriye sizi sadece çalışmak ve yılmamak götürüyor. Çünkü yazmak ciddi bir iş ve ciddi emek istiyor.

7. Beğendiğiniz ve kitaplarını okuduğunuz bir yazar var mı?
Türk Yazar olarak Tarık Buğra’yı diğerlerinden farklı bir ruh haliyle okuyorum, onun yazılarına zaafım var, cümleleri çekip alıyor. Yaşayanlardan ise Hasan Ali Toptaş, Recep Seyhan ve Mustafa Everdi’yi okuyorum.
 Yabancı edebiyatta da klasikleri seviyorum bir de Çehov’un öykücülüğünü.

8. Peki yazarlarla görüşme imkânınız oldu mu? Bir araya geldiniz mi hiç?
Pandemiden önce oluyordu ama bir yıldır kimseyle yüz yüze görüşemedik maalesef. Ancak internet üzerinden yazışarak görüşebiliyoruz.
9. Konularınızı nasıl seçiyorsunuz?
Bu çağı yansıtmasına dikkat ediyorum. Sonuçta biz de bilmediğimiz dönemleri o dönemin sanatçılarının anlattığı kadarıyla öğreniyoruz. Onun haricinde insan ruhunun gizemi, çelişkileri, gel gitlerini de anlatmaya özen gösteriyorum.

10. Peki son olarak Buradan okurlarınıza seslenmek isteseniz ne derdiniz?
Yazmak gibi okumak da belli bir disiplin gerektirir, düzenli okusunlar. Hep aynı tür okumasınlar. Mesela ben bir eski bir yeni bir roman bir öykü şeklinde gitmeye özen gösteriyorum. Bir de rica ediyorum şu çapraz okuma denen şeyi yapmasınlar. Bir kitabı bitirip öyle diğerine başlasınlar.  Çok satan kitaplara karşı biraz mesafeli dursunlar, yeni yazarlar keşfetsinler unutmamak lazım ki dilimizin zenginliği kadar düşünürüz. 
İlk kitabım olmasına rağmen benim romanımın birinci baskısı tamamen bir okurun bir diğerine tavsiyesiyle tükendi. Buradan hem okuyanlara hem tavsiye edenlere hem de merak edip okuyacak olanlara çok teşekkür ediyorum.

Bakmadan Geçme