Şakir ALBAYRAK Eğitimci&Yazar

Yeni Anayasa Yapilandirma Çalişmalari Ve Çağdaşlik

Şakir ALBAYRAK Eğitimci&Yazar

Anayasalar, pratikte milletlerin kendisi için ördüğü çitin içinde, serbest dolaşımın tasarlandığı yapılanmalardır. Tatbikatta açılımları ise kanunlar ve yönetmelikler v.s. ile gerçekleştirilir.
Başka bir deyişle dar gelen veya eskiyen elbiselerin tamiri veya yerine yenilerinin konulmasıdır. Sosyal hareketliliğin doğurduğu ihtiyaçların giderilmesi için gereken hareketliliğin meşruiyetini sağlamak amacına matuf temel kanun oluşturma çabalarıdır.
İşin esasını mevcudunun karşılayamaması teşkil eder. Öyleyse yeni talep ve gereksinimlere karşılık olacak hükümler ihdas etmek gerekmektedir. Hal böyle olunca Şarînin  hür düşüncesi, ürünün verimliliğine sebep olacaktır.
Teokrasilerde meşruiyetin membaı ilâhiyattır.
Monarşilerde meşruiyetin membaı Tek adamın ahkâmıdır. Tek adam ise kendine mani teşkil etmesi mümkün ve muhtemel hükümler ihdas etmekten kaçınır. Zaten eşyanın tabiiyeti icabı hükme ihtiyacı da yoktur. Dediği dedik, çaldğı düdüktür.
Demokrasilerde ise meşruiyetin membaı millî iradedir. Maalesef bu keyfiyet Millî devlet olalı hükümler, isabetli de isabetsiz de olsa millî irade hâkim olup ahkâmı tanzime bir türlü muktedir olamamıştır. edememiştir. böyle olamamıştır. Hakiki millî iradenin ürettiği Anayasalara henüz kavuşabilmiş değiliz. Millî iradeyi temsil eden mevcut vükelânın kantitesi bir tarafa, kalitesi, yeni anayasanın da keyfiyetinin derecesini ortaya koyacaktır.
Bizdeki millî iradenin meşruiyetinin membaının Cumhuriyetin müktesebatı olarak takdim ve tayin edilmesi prensibi öncelenmiştir. Burada gözden kaçırılan konu: Gazi Mustafa Kemal(Atatürk)’in mevzuyu anlaşılır kılacak olan olan değerlendirmesine dikkat edilmeyişidir.  Gözüken köy kılavuz gerektirmez. Keşke yanılmış olsam.
Bu bağlamda aşağıdaki satırların ehemmiyetle tedris edilmesini dilerim:
“Bir millet teşekkül ettikten sonra, efradının devlet hayatında, iktisadî ve fikrî hayatta müştereken çalışmak sayesinde vücuda gelen millî harsta (kültür) şüphesiz milletin her ferdinin çalışma hissesi, iştirakı hakkı vardır. Buna nazaran bir harstan olan imtihanlardan mürekkep cemiyete millet denir dersek milletin en kısa tarifini yapmış oluruz.”(Mustafa kemal Atatürk’ten Yazdıklarım, Prof. Dr. A. Afet İnan,1000 Temel Eser, İstanbul 1971,s.58)
“Devletin Vazifeleri: a-Memleket içinde asayişi ve adaleti tesis ve idame ederek vatandaşların her nevi hürriyetini masun bulundurmak.”a.e.s.59
“b-Harici siyaset ve diğer milletlerle münasebetleri iyi idare ederek ve dâhilde her nevi müdafaa kuvvetlerini, daima hazır bulundurarak milletin istiklâlini mahfuz bulundurmak.
Bu iki nevi vazife devletin en önemli vazifelerindendir. Denilebilir ki devlet teşkilinden maksat bu iki vazifenin ifasını temin etmektir. Çünkü bu vazifeler vatandaşların fert olarak yapmaya muktedir olamayacakları işlerdir. Hatta vatandaşların bu vazifeleri kısmen dahi yapmaya kalkışmaları
caiz değildir. Zira o zaman anarşi olur; devlet kalmaz…”a.e,s,59-60
“Bu koyduğumuz prensipler, bu günün icaplarına göre milletimizin medeniyet yolunda gelişmesi için faydalı bulduklarımızdır. Ancak sosyal bünye daima gelişen tekâmüle yönelmesi zaruri olan bir durumdadır. İlim ve teknik ise her an yeniliklere icatlara açıktır. İşte bu durum karşısında insanların istek ve ihtiyaçları hem maddi hem manevî sahada daima çoğalan bir şekilde gelişir.
Tarihî seyri içinde hiçbir prensip dogmatik bünyesini muhafaza edemez. Onun için Türk milleti yaşadığı çağın medeniyet seviyesinin icaplarını yerine getirmek mecburiyetindedir.
İşte bu inkılâpçılık prensibine bağlı oldukça Türk topluluğu medeniyet âleminde geri kalmama yolunu bulacaktır.  Ancak bunda da daima göz önünde tutulacak nokta, millî bütünlüğümüzü ve millî menfaatimizi en titiz bir itina ile muhafazadır.”a.e,s,122
Ezcümle denebilir ki: Asıl olan önceki inkılaplar değil, inkılapçılıktır. Atatürk ilke ve inkılaplarından ziyade ilkecilik ve inkılâpçılık zihniyetine ihtiyaç vardır. Yeterli olmayanı yeterli olandan ayırıp asrın icabatını icra etmektir. Zamanında tatbik edilmiş ve edilmeye devam eden inkılaplardan ziyade inkılapçılık ve ilkecilik mantalitesine sadık olmamız gerekir.
Çağdaş değişimlere milli hareketliliği adapte edemeyince ayakta ne millet ne devlet ne inkılap kalır .
Yeni anayasa tanzimi çalışmaları esnasında ilgili birimler ve efradın millî hayatımızın ve bekamızın temini için gerekli hassasiyeti göstermelerini talep etmek vatandaşlık görevlerimizdendir de.

Yazarın Diğer Yazıları