Atılım Üniversitesi'nden Erol Sayan'a fahri onur diploması
Atılım Üniversitesi, Türk Sanat Müziğine damgasını vurmuş ünlü bestekar Erol Sayan'a fahri onur diplomasını layık gördü.
Atılım Üniversitesi, Türk Sanat Müziğine damgasını vurmuş ünlü bestekar Erol Sayan'a fahri onur diplomasını layık gördü.
Atılım Üniversitesi, Orhan Zaim Konferans Salonu'nda Türk Sanat Müziğine çok değerli eserler bırakmış, sayısız müzik insanını yetiştiren sanatçı Erol Sayan'ı onurlandırdı. Senato kararıyla Erol Sayan'a, Atılım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ, fahri onur diplomasını takdim etti.
Atılım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Üçtuğ'un yaptığı açılış konuşmalarının ardından Erol Sayan'ın özgeçmişi okundu. Diploma takdimi ve cübbe giydirme töreninin ardından Sayan'a ithafen mini bir konser düzenlendi.
'Erol Sayan'ı karınca kararınca takdir etmek istedik'
Prof. Dr. Üçtuğ, senato kararıyla Erol Sayan'a verilen fahri onur diplomasını değerlendirdi. Üçtuğ, 'Üniversitelerin topluma karşı çeşitli görevleri var. Bu görevlerden bir tanesi de toplumun önde gelen kişilerine saygı göstermek, onların başarılarını takdir etmek. Genellikle üniversiteler bu konularda bilim insanlarını ön plana çıkartıyorlar. Fakat sanat bir toplum için en vazgeçilmez unsurlardan bir tanesi. Atatürk'ün de dediği gibi; 'Sanatsız kalmış bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir'. Bu insanlar herhangi bir şey beklemeden sadece kendi içlerinden gelenle bizlerin gönlünü aydınlatıyorlar, ruhlarımızı zenginleştiriyorlar. Belki de yüzyıllar boyu devam edecek, kulaklarda, gözlerde, hislerde kalacak eserler ortaya koyuyorlar. Özellikle günümüzün hızlı teknoloji dünyasında biz bunları göz ardı edebiliyoruz. Unutuyoruz ya da hatırladığımızda iş işten geçmiş oluyor. Bu nedenle, Atılım Üniversitesi Senatosu olarak Türk Sanat Müziğine çok büyük katkılar sunmuş olan ve halen yaşamakta olan Erol Sayan'a bir onur diploması verme kararını aldık. En azından, Atılım Üniversitesi olarak çok değerli bestecimizi toplum nezdinde hatırlamış olmak, onun bizlere kazandırdığını, bizden sonraki nesillere kazandırdığı eserleri bir ölçüde, karınca kararınca takdir etmek istedik' dedi.
'Mahallenin hanımlarını susturuyordum'
1936 doğumlu Sanatçı Erol Sayan, müziğe olan ilgisinin 4 yaşlarında başladığını aktardı. Annesinin anlattığı bir anıyı da paylaşan Sayan, '1940'lardan bahsedersek, hiç müziğin olmadığı bir dönemde ben cama çıkıp ağzımla melodi tutuyormuşum. Annemle birlikte komşular bahçede toplanınca o sırada dedikoduyu kesip beni dinliyorlarmış 45 dakika. Müziğin olmadığı bir dönemde ben hangi yetenekle ağzımdan çıkardığım melodiyle mahallenin hanımlarını susturuyorum. Bestecilik yeteneği bu şekilde başlamış diye düşünüyorum' diye konuştu.
'Müziğin duygusal anlatımını içinde hissediyorum'
Evlerine radyo alınınca hayatının değiştiğini söyleyen Sayan, 'Babam daha sonra Havza'ya tayin oldu. Havza'dayken evimize radyo geldi. Radyo gelince, batı müziği, Türk müziği diye bir şey yok o zamanlarda, ne çalışıyorsa ben onları mükemmel şekilde dinliyorum ve belleğime alıyorum. Annem derdi ki, 'Müzik çalarken, sen otururdun yere yüzündeki mimikler değişirdi. Bazen neşeli, bazen hüzünlü, bazen sert bakardın'. Yüzümdeki mimiklerin değişmesi ne demek, ben müziğin duygusal anlatımını içimde hissediyorum. Ve dinlediğim tüm eserleri belleğime aldım. İleriki dönemde bestecilik yeteneğimi keşfettiğimde o zamanlardan hep faydalandım. Bin 500 tane eseri, 6 ortalı sarı bir deftere yazdım 9 yaşındayken. Daha sonra ilkokul son sınıfta anneannem bana kaval hediye etti. Yarım saat sonra ben onla şarkılar çalmaya başladım' şeklinde konuştu.
'Sahura kadar 72 şarkı söylüyorduk'
Ağabeyinin bağlama çaldığını söyleyen Sayan, ortaokul yıllarında Ramazan ayı gelince arkadaşlarıyla sahura kadar şarkı söylediğini aktardı. Sayan, 'Ağabeyim evden çıktığı zaman ben, bağlamayı alıp çalıyordum. Bu şekilde Ramazan aylarında iftardan sonra teraviye gidiyorduk. Sonrasında 15-20 arkadaş gittiğimiz yerde sahura kadar 72 şarkı söylüyorduk. O zamanlardan başlamış sanat aşkı. Belleğim de kuvvetliydi, şarkıları hemen ezberliyordum' ifadelerini kullandı.
'Tambur çalsan muazzam bir şey olursun'
Annesinin biriktirdiği bir miktar parayla kendisine tambur aldığını belirten Sayan, babasının bu duruma karşı çıktığını da söyledi. Sayan, 'Babam, Ankara'ya tayin olduktan sonra meşhur bir tambur hikayesi vardır. Ben divan sazı çalıyordum o zamanlar, Saadettin Öktenay'a da 'Sirtocu Saadettin' diyorlar. Ahmet Yatman'a telgraf çekiyordu, 'Gel yarışalım' diye. O sirto çalıyor, ben divan sazıyla onu geçiyorum. Bir gün, 'Ya sen bir tambur çalsan, muazzam bir şey olursun' dedi. Sonrasında bana Güneş Musiki Derneği'nin bir tamburunu buldu 125 liraya, babam kesinlikle istemedi ama annem, sakladığı para arasından 125 lirayı verdi. İlk defa tamburla bu şekilde tanıştım. O gece Musiki Derneğinde 'Sultan-ı Yegah' taksim ettim' dedi.
'10 binin üstünde öğrenciye müzik öğrettim'
Türkiye'nin önemli bir zaman dilimine tanıklık eden Sayan, Ankara'nın ilk, Türkiye'nin ise ikinci üniversite korosunu büyük zorluklarla Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde (ODTÜ) kurduğunu hatırlattı. Sayan, '1967 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde özellikle öğrenci birliği bana gelip itiraz edemeseler de biraz karşı çıkıyorlardı. Bir gün saz almak için 3 bin 850 lira istedik, bir sene geçti vermediler. Ama daha sonra ben onlarla bir konuşma yaptım, 45 dakika sürdü. Ertesi gün parayı verdiler. Zor dönemlerdi. Ama arkadaşlarımın ciddiyeti, yaptığımız işe olan saygımız sonucu çok şahane konserler verdik. Amatör koro konseri değildi, profesyonellerden de daha üstün konserler verdik. Bakanlar geliyordu. 5 yerde koro çalıştırıyordum. Aşağı yukarı 10 binin üstünde öğrenciye gönüllü olarak müzik öğrettim. Bunlar benim iftihar ettiğim, sevindiğim şeyler' diye konuştu.
'Türkiye'de 67 tür müzik var'
Türk müziğinin dününü, bugününü, yarınını yorumlayan Sayan, Türk Sanat Müziği'nin yeniden trendler arasında yer alacağını, 'Ben müzikte karamsarlığa gerek olmadığına inanıyorum. Dönem dönem bazı gelip geçici şeyler oluyor, moda gibi. Biz bir ara TRT'ye yeni şarkı göndermedik. Orada bir boşluk meydana geldi. Oradaki boşluğu Halk Müziği doldurmak istedi, olmadı. Arkasından Sezen Aksu, Kayahan gibi sanatçılar şarkı yaptı. Onlar, o boşluğu doldurmayı başardılar. Böylece Türk Pop Müziği aldı yürüdü. Ama son zamanlarda onlarda da beste çıkmaz oldu. Yine ulusal müziğimize dönme görüyorum. Gençler yavaş yavaş benimseyecektir. Benim araştırdığım, bulduğum Türkiye'de 67 tür müzik var. 67 tür müziğin içinden, müzik eğitimi görmemiş vatandaş nasıl gerçek müziğini bulacak. Bu zor bir şey' şeklinde aktardı.
Geçtiğimiz yıl geçirdiği beyin kanaması sonrasında hızla toparlandığını belirten ünlü besteci Sayan, 'Sağlığım iyi, iyiyim Allah'a şükür. Bir sıkıntı yok' dedi.
Atılım Üniversitesi tarafından verilen fahri onur diploması hakkında ise Sayan, 'Ben bu konuda gurur duydum. Rektöre, mütevelli heyetine, senatoya ve aracı olan bütün arkadaşlara teşekkür ediyorum' diye konuştu.
Atılım Üniversitesi, Orhan Zaim Konferans Salonu'nda Türk Sanat Müziğine çok değerli eserler bırakmış, sayısız müzik insanını yetiştiren sanatçı Erol Sayan'ı onurlandırdı. Senato kararıyla Erol Sayan'a, Atılım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ, fahri onur diplomasını takdim etti.
Atılım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Üçtuğ'un yaptığı açılış konuşmalarının ardından Erol Sayan'ın özgeçmişi okundu. Diploma takdimi ve cübbe giydirme töreninin ardından Sayan'a ithafen mini bir konser düzenlendi.
'Erol Sayan'ı karınca kararınca takdir etmek istedik'
Prof. Dr. Üçtuğ, senato kararıyla Erol Sayan'a verilen fahri onur diplomasını değerlendirdi. Üçtuğ, 'Üniversitelerin topluma karşı çeşitli görevleri var. Bu görevlerden bir tanesi de toplumun önde gelen kişilerine saygı göstermek, onların başarılarını takdir etmek. Genellikle üniversiteler bu konularda bilim insanlarını ön plana çıkartıyorlar. Fakat sanat bir toplum için en vazgeçilmez unsurlardan bir tanesi. Atatürk'ün de dediği gibi; 'Sanatsız kalmış bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir'. Bu insanlar herhangi bir şey beklemeden sadece kendi içlerinden gelenle bizlerin gönlünü aydınlatıyorlar, ruhlarımızı zenginleştiriyorlar. Belki de yüzyıllar boyu devam edecek, kulaklarda, gözlerde, hislerde kalacak eserler ortaya koyuyorlar. Özellikle günümüzün hızlı teknoloji dünyasında biz bunları göz ardı edebiliyoruz. Unutuyoruz ya da hatırladığımızda iş işten geçmiş oluyor. Bu nedenle, Atılım Üniversitesi Senatosu olarak Türk Sanat Müziğine çok büyük katkılar sunmuş olan ve halen yaşamakta olan Erol Sayan'a bir onur diploması verme kararını aldık. En azından, Atılım Üniversitesi olarak çok değerli bestecimizi toplum nezdinde hatırlamış olmak, onun bizlere kazandırdığını, bizden sonraki nesillere kazandırdığı eserleri bir ölçüde, karınca kararınca takdir etmek istedik' dedi.
'Mahallenin hanımlarını susturuyordum'
1936 doğumlu Sanatçı Erol Sayan, müziğe olan ilgisinin 4 yaşlarında başladığını aktardı. Annesinin anlattığı bir anıyı da paylaşan Sayan, '1940'lardan bahsedersek, hiç müziğin olmadığı bir dönemde ben cama çıkıp ağzımla melodi tutuyormuşum. Annemle birlikte komşular bahçede toplanınca o sırada dedikoduyu kesip beni dinliyorlarmış 45 dakika. Müziğin olmadığı bir dönemde ben hangi yetenekle ağzımdan çıkardığım melodiyle mahallenin hanımlarını susturuyorum. Bestecilik yeteneği bu şekilde başlamış diye düşünüyorum' diye konuştu.
'Müziğin duygusal anlatımını içinde hissediyorum'
Evlerine radyo alınınca hayatının değiştiğini söyleyen Sayan, 'Babam daha sonra Havza'ya tayin oldu. Havza'dayken evimize radyo geldi. Radyo gelince, batı müziği, Türk müziği diye bir şey yok o zamanlarda, ne çalışıyorsa ben onları mükemmel şekilde dinliyorum ve belleğime alıyorum. Annem derdi ki, 'Müzik çalarken, sen otururdun yere yüzündeki mimikler değişirdi. Bazen neşeli, bazen hüzünlü, bazen sert bakardın'. Yüzümdeki mimiklerin değişmesi ne demek, ben müziğin duygusal anlatımını içimde hissediyorum. Ve dinlediğim tüm eserleri belleğime aldım. İleriki dönemde bestecilik yeteneğimi keşfettiğimde o zamanlardan hep faydalandım. Bin 500 tane eseri, 6 ortalı sarı bir deftere yazdım 9 yaşındayken. Daha sonra ilkokul son sınıfta anneannem bana kaval hediye etti. Yarım saat sonra ben onla şarkılar çalmaya başladım' şeklinde konuştu.
'Sahura kadar 72 şarkı söylüyorduk'
Ağabeyinin bağlama çaldığını söyleyen Sayan, ortaokul yıllarında Ramazan ayı gelince arkadaşlarıyla sahura kadar şarkı söylediğini aktardı. Sayan, 'Ağabeyim evden çıktığı zaman ben, bağlamayı alıp çalıyordum. Bu şekilde Ramazan aylarında iftardan sonra teraviye gidiyorduk. Sonrasında 15-20 arkadaş gittiğimiz yerde sahura kadar 72 şarkı söylüyorduk. O zamanlardan başlamış sanat aşkı. Belleğim de kuvvetliydi, şarkıları hemen ezberliyordum' ifadelerini kullandı.
'Tambur çalsan muazzam bir şey olursun'
Annesinin biriktirdiği bir miktar parayla kendisine tambur aldığını belirten Sayan, babasının bu duruma karşı çıktığını da söyledi. Sayan, 'Babam, Ankara'ya tayin olduktan sonra meşhur bir tambur hikayesi vardır. Ben divan sazı çalıyordum o zamanlar, Saadettin Öktenay'a da 'Sirtocu Saadettin' diyorlar. Ahmet Yatman'a telgraf çekiyordu, 'Gel yarışalım' diye. O sirto çalıyor, ben divan sazıyla onu geçiyorum. Bir gün, 'Ya sen bir tambur çalsan, muazzam bir şey olursun' dedi. Sonrasında bana Güneş Musiki Derneği'nin bir tamburunu buldu 125 liraya, babam kesinlikle istemedi ama annem, sakladığı para arasından 125 lirayı verdi. İlk defa tamburla bu şekilde tanıştım. O gece Musiki Derneğinde 'Sultan-ı Yegah' taksim ettim' dedi.
'10 binin üstünde öğrenciye müzik öğrettim'
Türkiye'nin önemli bir zaman dilimine tanıklık eden Sayan, Ankara'nın ilk, Türkiye'nin ise ikinci üniversite korosunu büyük zorluklarla Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde (ODTÜ) kurduğunu hatırlattı. Sayan, '1967 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde özellikle öğrenci birliği bana gelip itiraz edemeseler de biraz karşı çıkıyorlardı. Bir gün saz almak için 3 bin 850 lira istedik, bir sene geçti vermediler. Ama daha sonra ben onlarla bir konuşma yaptım, 45 dakika sürdü. Ertesi gün parayı verdiler. Zor dönemlerdi. Ama arkadaşlarımın ciddiyeti, yaptığımız işe olan saygımız sonucu çok şahane konserler verdik. Amatör koro konseri değildi, profesyonellerden de daha üstün konserler verdik. Bakanlar geliyordu. 5 yerde koro çalıştırıyordum. Aşağı yukarı 10 binin üstünde öğrenciye gönüllü olarak müzik öğrettim. Bunlar benim iftihar ettiğim, sevindiğim şeyler' diye konuştu.
'Türkiye'de 67 tür müzik var'
Türk müziğinin dününü, bugününü, yarınını yorumlayan Sayan, Türk Sanat Müziği'nin yeniden trendler arasında yer alacağını, 'Ben müzikte karamsarlığa gerek olmadığına inanıyorum. Dönem dönem bazı gelip geçici şeyler oluyor, moda gibi. Biz bir ara TRT'ye yeni şarkı göndermedik. Orada bir boşluk meydana geldi. Oradaki boşluğu Halk Müziği doldurmak istedi, olmadı. Arkasından Sezen Aksu, Kayahan gibi sanatçılar şarkı yaptı. Onlar, o boşluğu doldurmayı başardılar. Böylece Türk Pop Müziği aldı yürüdü. Ama son zamanlarda onlarda da beste çıkmaz oldu. Yine ulusal müziğimize dönme görüyorum. Gençler yavaş yavaş benimseyecektir. Benim araştırdığım, bulduğum Türkiye'de 67 tür müzik var. 67 tür müziğin içinden, müzik eğitimi görmemiş vatandaş nasıl gerçek müziğini bulacak. Bu zor bir şey' şeklinde aktardı.
Geçtiğimiz yıl geçirdiği beyin kanaması sonrasında hızla toparlandığını belirten ünlü besteci Sayan, 'Sağlığım iyi, iyiyim Allah'a şükür. Bir sıkıntı yok' dedi.
Atılım Üniversitesi tarafından verilen fahri onur diploması hakkında ise Sayan, 'Ben bu konuda gurur duydum. Rektöre, mütevelli heyetine, senatoya ve aracı olan bütün arkadaşlara teşekkür ediyorum' diye konuştu.