Kronik ağrı, ortada belirli bir yaralanma veya hastalık olmadan da başlayabilir
'8 Eylül Dünya Fizyoterapi Günü' dolayısıyla Dünya Fizyoterapi Konfederasyonunun 2019 yılı için özel mesajı 'Kronik Ağrıların Kontrolü' oldu. Konfederasyonun mesajı kapsamında ağrı ve kronik ağrıya ilişkin açıklamalar yapan Medicana İnternational Ankara Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Uzm. Dr. Ayşegül Demirci Çoban, ağrının, her insanın hayatında mutlaka karşılaştığı bir deneyim olduğunu ve vücudun herhangi bir yerinden kaynaklanan, organik bir nedene bağlı olan veya olmayan, insanın geçmişteki tüm deneyimlerini kapsayan, hoş olmayan bir duyu olduğunu açıkladı.
'8 Eylül Dünya Fizyoterapi Günü' dolayısıyla Dünya Fizyoterapi Konfederasyonunun 2019 yılı için özel mesajı 'Kronik Ağrıların Kontrolü' oldu. Konfederasyonun mesajı kapsamında ağrı ve kronik ağrıya ilişkin açıklamalar yapan Medicana İnternational Ankara Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Uzm. Dr. Ayşegül Demirci Çoban, ağrının, her insanın hayatında mutlaka karşılaştığı bir deneyim olduğunu ve vücudun herhangi bir yerinden kaynaklanan, organik bir nedene bağlı olan veya olmayan, insanın geçmişteki tüm deneyimlerini kapsayan, hoş olmayan bir duyu olduğunu açıkladı.
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Uzm. Dr. Ayşegül Demirci Çoban, günümüzde tıp biliminin ağrıyı akut ağrı ve kronik ağrı olarak ikiye ayrıldığını vurgulayarak, 'Akut ağrı bir belirtidir. Vücudumuzun doku hasarına verdiği doğal bir tepki, bir alarm halidir. Küçük bir kesik, bir eklem zorlanması, bir iltihapta ortaya çıkan ve bizi doktora götüren ağrıdır. Hasarlı dokulardan beynimize ağrı mesajları gönderilir. Doku iyileştiğinde mesajlar ortadan kalkar ve ağrı kaybolur. Kronik ağrı ise bir belirti değil, kendisi bir hastalıktır. Ağrı kaynağı olan durum ortadan kalkmasına rağmen ağrı mesajları beyne gönderilmeye devam eder. Beyinde devamlı bir ağrı algısı, kendine ait bir alan oluşturur. Tedaviye rağmen 12 haftadan uzun süren ağrılara kronik ağrı denir. Ağrı şiddeti ve tipi değişkenlik gösterir. Yanma, uyuşma, basınç hissi eşlik edebilir. Vücudun her yerinde görülebilir. Sıklığı ve süresi değişebilir. Hem fiziksel hem psikolojik olarak bedeni etkiler ve günlük hayatı zorlaştırır. Hareket kabiliyeti, esneklik, güç ve dayanıklılık azalır. Bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olur. Uyku bozuklukları görülür. İş gücü kaybı, üretkenlikte azalmaya yol açar. Sosyal ilişkilerde bozulma, kaygı ve depresyona sebep olur. Bir kısır döngü yaratarak depresyon ağrıyı, ağrı depresyonu arttırabilir. Tedavisi zor ve uzundur. Genellikle tek bir tedavi yöntemine cevap vermez' diye konuştu.
En sık görülen kronik ağrıların bel ve boyun ağrıları olduğunu açıklayan Çoban, migren ve diğer tipteki baş ağrıların, eklem hastalıklarının, sinir hasarları, enfeksiyonlar, romatizmal hastalıkların, kanserin, kronik hastalıkların, fibromiyalji kronik ağrı sebebi olabileceğinin altını çizdi.
Kronik ağrı ortada belirli bir yaralanma veya hastalık olmadan da başlayabilir.
Kronik ağrıya yatkınlığa yol açan risk faktörleri arasında sigara, alkol, obezite, fiziksel aktivite azlığı, uyku bozuklukları, sağlıksız beslenme-vitamin D eksikliği, eşlik eden kronik hastalıklar, stres-ruhsal bozuklukların yer aldığını söyleyen Çoban, 'Böylesine karmaşık bir mekanizma ile ortaya çıkan ve pek çok faktörün rol oynadığı kronik ağrının tedavisi de karmaşıktır. Ağrının süresi, geçmişi uzadıkça beyinde oluşturduğu değişiklikleri geri çevirmek zorlaşır. Ağrı kronikleşmeden erken dönemde etkin ağrı tedavisi yapılması en doğru yaklaşımdır. Kronik ağırıyla mücadelede kişiye ve duruma özel tedavi planlanmalıdır. Doğru ağrı kesici ilaç tedavisi ile yüksek oranda başarı sağlanabileceği araştırmalarla kanıtlanmıştır. İlaç tedavisini destekleyen uygulamalar tedavinin başarı şansını arttırmaktadır. Fiziksel tıp yöntemleri sinir blokajları, ağrılı nokta enjeksiyonları; zihin ve beden yaklaşımları-meditasyon, yoga etkinliği kanıtlanmış tedavilerdir. Ağrıyla yaşamayı kabullenmemek ve mücadeleyi seçmek kişinin elindedir. Daha mutlu ve kaliteli bir hayat için sizinle mücadele edecek uzman bir ekip her zaman vardır' şeklinde konuştu.
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Uzm. Dr. Ayşegül Demirci Çoban, günümüzde tıp biliminin ağrıyı akut ağrı ve kronik ağrı olarak ikiye ayrıldığını vurgulayarak, 'Akut ağrı bir belirtidir. Vücudumuzun doku hasarına verdiği doğal bir tepki, bir alarm halidir. Küçük bir kesik, bir eklem zorlanması, bir iltihapta ortaya çıkan ve bizi doktora götüren ağrıdır. Hasarlı dokulardan beynimize ağrı mesajları gönderilir. Doku iyileştiğinde mesajlar ortadan kalkar ve ağrı kaybolur. Kronik ağrı ise bir belirti değil, kendisi bir hastalıktır. Ağrı kaynağı olan durum ortadan kalkmasına rağmen ağrı mesajları beyne gönderilmeye devam eder. Beyinde devamlı bir ağrı algısı, kendine ait bir alan oluşturur. Tedaviye rağmen 12 haftadan uzun süren ağrılara kronik ağrı denir. Ağrı şiddeti ve tipi değişkenlik gösterir. Yanma, uyuşma, basınç hissi eşlik edebilir. Vücudun her yerinde görülebilir. Sıklığı ve süresi değişebilir. Hem fiziksel hem psikolojik olarak bedeni etkiler ve günlük hayatı zorlaştırır. Hareket kabiliyeti, esneklik, güç ve dayanıklılık azalır. Bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olur. Uyku bozuklukları görülür. İş gücü kaybı, üretkenlikte azalmaya yol açar. Sosyal ilişkilerde bozulma, kaygı ve depresyona sebep olur. Bir kısır döngü yaratarak depresyon ağrıyı, ağrı depresyonu arttırabilir. Tedavisi zor ve uzundur. Genellikle tek bir tedavi yöntemine cevap vermez' diye konuştu.
En sık görülen kronik ağrıların bel ve boyun ağrıları olduğunu açıklayan Çoban, migren ve diğer tipteki baş ağrıların, eklem hastalıklarının, sinir hasarları, enfeksiyonlar, romatizmal hastalıkların, kanserin, kronik hastalıkların, fibromiyalji kronik ağrı sebebi olabileceğinin altını çizdi.
Kronik ağrı ortada belirli bir yaralanma veya hastalık olmadan da başlayabilir.
Kronik ağrıya yatkınlığa yol açan risk faktörleri arasında sigara, alkol, obezite, fiziksel aktivite azlığı, uyku bozuklukları, sağlıksız beslenme-vitamin D eksikliği, eşlik eden kronik hastalıklar, stres-ruhsal bozuklukların yer aldığını söyleyen Çoban, 'Böylesine karmaşık bir mekanizma ile ortaya çıkan ve pek çok faktörün rol oynadığı kronik ağrının tedavisi de karmaşıktır. Ağrının süresi, geçmişi uzadıkça beyinde oluşturduğu değişiklikleri geri çevirmek zorlaşır. Ağrı kronikleşmeden erken dönemde etkin ağrı tedavisi yapılması en doğru yaklaşımdır. Kronik ağırıyla mücadelede kişiye ve duruma özel tedavi planlanmalıdır. Doğru ağrı kesici ilaç tedavisi ile yüksek oranda başarı sağlanabileceği araştırmalarla kanıtlanmıştır. İlaç tedavisini destekleyen uygulamalar tedavinin başarı şansını arttırmaktadır. Fiziksel tıp yöntemleri sinir blokajları, ağrılı nokta enjeksiyonları; zihin ve beden yaklaşımları-meditasyon, yoga etkinliği kanıtlanmış tedavilerdir. Ağrıyla yaşamayı kabullenmemek ve mücadeleyi seçmek kişinin elindedir. Daha mutlu ve kaliteli bir hayat için sizinle mücadele edecek uzman bir ekip her zaman vardır' şeklinde konuştu.