Mersin'deki darbe girişimi davası
Mersin'de FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin, FETÖ elebaşı Fethullah Gülen'in bir numaralı sanık olduğu, aralarında tutuklu eski tuğamiral Nejat Atilla Demirhan ve eski 3. sınıf emniyet müdürü Hasan Basri Dağdelen'in de bulunduğu 25'i tutuklu 29 şüphelinin yargılandığı davada 7 sanık savunma yaptı.
Mersin'de FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin, FETÖ elebaşı Fethullah Gülen'in bir numaralı sanık olduğu, aralarında tutuklu eski tuğamiral Nejat Atilla Demirhan ve eski 3. sınıf emniyet müdürü Hasan Basri Dağdelen'in de bulunduğu 25'i tutuklu 29 şüphelinin yargılandığı davada 7 sanık savunma yaptı.
Mersin 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ağırlıklı olarak tutuklu polislerin dinlendiği üçüncü oturumda, ilk savunmayı Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanlığı Güvenlik Harekat Merkezi'nde görevli, darbe gecesinde telsiz görüşmelerini yapan telsiz ve güvenlik kameraları operatörü Uzman Çavuş Mehmet Şimşek yaptı. Savunmasında FETÖ mensubu olmadığını iddia eden Şimşek, görevinin, amirlerinin verdiği emirleri telsiz hattıyla karşı tarafa iletmek olduğunu söyledi. 'Amir pozisyonum, emir verme yetkim yok. Emir alırım, emri sorgulama yetkim yok' diyen Şimşek, 15 Temmuz akşamında Güvenlik Harekat Merkezi'nde resmi olarak nöbetçi olduğunu belirtti. Kendi iradesiyle telsiz hattını kullanarak hiçbir emir vermediğini dile getiren Şimşek, darbe gecesinde amirlerinin kendisine Demirhan'ın verdiği emirlerin yapılmayacağı yönünde bir talimatları olmadığını ifade etti. Gece saat 03.00 sıralarında Sahil Güvenlik gemisinin topunu ve burnunu direk karargaha çevirmesi üzerine, komutan Demirhan'ın, canlı hedef olmaması için karartma emri verdiğini anlatan Şimşek, 'Karartmadan sonra Albay Mazhar Süha Söylem 7terör saldırısı var' diyerek nizamiye kapısına teçhizatlı asker gönderilmesini ve orada önlem alınmasını emretti. Normalde yasak olmasına rağmen Söylem, birlik dışına teçhizatlı asker göndertmiştir' dedi.
Daha sonra kameradan siluetlerini seçebildikleri polislerin, nizamiye kapısı dışındaki yolda askerleri yere yatırdıklarını gördüğünü dile getiren Şimşek, 'Nejat Atilla Demirhan, odaya geldi ve oradaki hareketliliği kameradan görünce, askerlerin esir alınmamaları için asker gönderilmesi, askerlerin silah kullanabileceği ve gerekirse havaya uyarı ateşi açabilecekleri emrini telsizden geçmemi istedi' diye konuştu.
Emri yerine getirmek istemediğini, bunu da hareketsiz kalarak belli ettiğini kaydeden Şimşek, bunun üzerine Demirhan'ın, 'Emri yerine getirmezsen sabah görüşürüz' diyerek baskı yaptığını, can güvenliğini düşünerek emri yerine getirdiğini belirtti. Telsizden verilen emri söylediğini, ancak karşıdan cevap gelmediğini, komutan emri tekrarlamasını istediği için ikinci kez tekrarladığını söyledi. Şimşek, kendisine zorla emir verdiği için daha sonra Demirhan hakkında suç duyurusunda bulunduğunu da ifade etti.
'Demirhan'ın emirlerini bütün komutanlar yerine getirdi'
Demirhan'ın ikinci kez saat 04.30 civarında odaya geldiğini ve kameradan Merkez Komutanı Ekrem Özer'in geldiğini görünce, Özer'in merkez komutanı olmadığını, emekli olduğunu, içeriye alınmamasını emrettiğini aktaran Şimşek, bu emri de telsizden tekrarladığını kaydetti. Sadece Demirhan'ın verdiği emirleri yerine getirdiğini iddia eden Şimşek, 'Demirhan'ın emirlerini bütün komutanlar yerine getirmişlerdir, bize de yaptırmışlardır. Bu komutanlar, ikinci toplantıda gece saat 02.00 civarında, Demirhan'ın karşısında olduklarını belirtmişler ve kendilerini kurtarmışlardır. Silah zoruyla yaptık demişlerdir. Kurmay Başkanı Albay Tayfun Ergi, Albay Mazhar Süha Söylem, Komodor Ahmet Hamil Uğurluer, İkmal Destek Komutanı Albay Ayhan Canlı; gece boyunca komutanın yanında olan, onunla hareket eden isimler bunlardır' ifadelerini kullandı.
Kurmay Başkanı Ergi'nin, sıkıyönetim mesajını saat 22.10'da bildiği halde valiye, emniyete bildirmediğini söyleyen Şimşek, 'Eğer görevini yapmış olsaydı, Demirhan birliğe gelmeden yakalanmış olsaydı, bunların hiçbiri yaşanmayacak, hiçbirimiz burada olmayacaktık. Yapılan suçlamalar asılsız ve mesnetsizdir. TRT spikerine emir verdiler bildiriyi okudu. Ben de verilen emirleri yaptım, okudum. O kahraman, ben tutukluyum. Tahliyemi istiyorum' şeklinde konuştu.
'İddianamede yer alan cerideyi ben yazmadım. Benim el yazım değil'
Darbe gecesinin ardından TSK'dan ihraç edilen eski İstihbarat Astsubay Mehmet Emin Toker ise savunmasında, akşam evde olduğunu, askeri birliklere terör saldırısı şüphesiyle birliğe çağrıldığını söyledi. Kurmay Başkanı Ergi'nin, Demirhan'ın odasında, elindeki müsvedde kağıtları vererek, 'Buna sen devam edeceksin' dediğini, kendisinin görevi olmadığı halde ceride tuttuğunu anlatan Toker, ayrıca Demirhan'ın emir astsubayı Hakan Öğüt izinde olduğu için bu görevin de kendisine Ergi tarafından verildiğini kaydetti. Bu görevlerin kendisine istemediği halde yaptırıldığını iddia eden Toker, hakkındaki iddiaların asılsız olduğunu söyledi. İddianamede yer alan güvenlik ceridesini de kendisinin yazmadığını belirten Toker, şunları söyledi:
'Bunların hiç biri benim el yazım değil. Benim yazdığım cerideyi, ben 16 Temmuz sabahı Ergi'nin istemişi üzerine kendisine teslim ettim. Yani, 3 gün sonra emniyete teslim edilen cerideyi ben yazdım. Hayatım boyunca FETÖ ile irtibatım olmadı. ByLock kullanmadım. Sorgularımda bana hiç ByLock sorulmadı ama 10 ay sonra iddianamede ByLock ile karşılaştım. Suçsuzum ve tahliyemi talep ediyorum.'
Duruşmada daha sonra tutuklu sanıklar, eski polisler Mustafa Gezginci, Recep Yıldız ve Seydi Vakkas Fidan ile emekli 2. Sınıf Emniyet Müdürü Salim Yavuz savunma yaparak, FETÖ ile bir bağlantıları olmadığını, suçsuz olduklarını iddia ederek tahliyelerini istediler.Duruşmanın dördüncü oturumu yarın yapılacak.