Şiraz'da 'Türk' 'Güzel' Demektir
İran'ın kültür başkenti olarak bilinen Şiraz şehri Pembe Camii, Kur'an Kapısı, İrem Bağı, Vekil Camii, Vekil Bazarı gibi yapılarıyla sanat ve estetik anlamında marka değer taşırken Şehrin şairleri ise şiirleriyle bu markaya ruh katıp onu evrenselleştirmişler.
(İran Gezi Notları (8), 8–16 Temmuz 2022)
İran'ın kültür başkenti olarak bilinen Şiraz şehri Pembe Camii, Kur'an Kapısı, İrem Bağı, Vekil Camii, Vekil Bazarı gibi yapılarıyla sanat ve estetik anlamında marka değer taşırken Şehrin şairleri ise şiirleriyle bu markaya ruh katıp onu evrenselleştirmişler. Şiirin şehri olarak anılan ve Fars dilinin iki büyük ustası olan Şeyh Saadi'nin ve Hoca Hafız'ın yaşadıkları, eserler verdikleri ve mezarlarının bulunduğu yerdir Şiraz. Halısı, kilimi, üzümü (tarihte şarabı) ve şiir dinletileri sayesinde İran kültürünün ihraç merkezi durumundadır.
Şiraz'da güne başladığımızda Serdar Gündoğdu Bey ilk ziyaret edilecek yerin Nasir El Mülk ya da Pembe Camii olduğunu söylüyor ve doğruca buraya hareket ediyoruz.
Pembe Camii (Nasır El Mülk Camii)
Kaçar Türklerinden Mirza Hasan Ali'nin inşa ettirdiği içinde gökkuşağını saklayan zarafeti ile Nasır ül Mülk Camii sabahın erken saatlerinde bizleri bekliyordu. Bir Şiraz sabahının erken saatlerinde içerisine girdiğimiz bu muhteşem eser işlemeleri, süslemeleri ve rengarenk ışık oyunlarıyla estetik kavramının sınırlarını zorluyordu. Bu eseri ortaya koyan mimarlar, ustalar, el işçiliği yapan zanaatlara imrenmekten, saygı ile anmaktan kendimi alamadım.
Eser İran coğrafyasında 1796'dan 1925'e kadar hakim olan Kaçar Hanedanlığı'nın şehzadelerinden Mirza Hasan Ali nam-ı diğer Nasir el Mülk tarafından yaptırıldığı için Nasır El Mülk Camii olarak isimlendirilmektedir. Ayrıca rengarenk camları ve iç tasarımında ortaya çıkan pembe renge yakın güzelliklerden ötürü camiye “Pembe Camii” de denilmektedir.
Türkmen şehzadenin emriyle 1876 yılında inşaatına başlanan camii 12 yıllık çalışmanın sonucunda 1888 yılında tamamlanmıştır. Bu camii özellikle sabahın erken saatlerinde gelen ziyaretçilerini rengarenk çini ve vitraylarıyla kendine hayran bırakmaya devam ediyor. Rehberimiz Camii'nin duvarlarının süslemelerinde Kur'an-ı Kerim'in Kevser Suresi'nin ayeti kerimelerinin işlenmesinde, bu surenin mealinde Peygamber (Sav) soyunun yani ehlibeytin devam edeceğinin anlatılmasının etkili olduğunu ifade ediyor.
Bir Şiir Başkenti Olarak Şiraz
Horasan'da Celaleddin Rumi'ye “Mevlana”, Abdurrahman Camii'ye “Molla” unvanı verilmesi gibi Şiraz'ın önemli şairleri Saadi “Şeyh”, Hafız ise “Hace/Hoca” unvanı ile anılıyor. Biz de gezimizde zamanın bize verdiği imkân çerçevesinde ismi Şiraz ile özdeşleşmiş dünyaca ünlü iki büyük şairi ziyaret ettik.
Hafız
Hafız'ın ebedi mekanının yer aldığı geniş yeşil bahçenin çevresinde muhabbet kuşlarına Hafız'ın şiirlerinden kart çektiren hanımlar karşıladı bizleri.
İran'da Hafız'ın Divan'ından sayfa açarak fala bakma adedinin olduğunu duymuştum ama muhabbet kuşlarının gagası ile şiir kartları çektirilerek fala bakıldığına ilk kez rastladım. Asgar Bey grubumuzun Hafız'ın kabrinin bulunduğu komplekse girişi için biletlerimizi aldıktan sonra içeriye adım attığımızda güllerle kaplı kocaman bahçeye girdik. Hace Hafız-ı Şirazi'nin üzerinde sekiz sütunlu kubbeli kabrine doğru yürümeye başladık. Hafız'ın huzuruna yürürken sanki ruhum titriyordu yüreğim de kuş gibi hafiflemişti… Yahya Kemal Beyatlı'nın şiiri dökülüyordu insanın dudağından;
Hafız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış
Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle
Gece bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
Eski Şiraz'ı hayal ettiren ahengiyle …
1300'lü yıllarda yaşamış olan Hafız'ın etkisi ondan asırlar sonra bile kendini hissettirmiş, yukarıdaki mısraların sahibi Yahya Kemal Beyatlı bile Onun etkisinden kurtulamamıştır. Hatta Alman edebiyatının en önemli isimlerinden Goethe bile Hafız'dan etkilenmiştir.
Şirazlı Türk Güzeli
Hafız'ın Divan'ında yer alan Şiraz-ı Türk mısraları dikkat çekicidir.
“Eger an Turki-i Şirazi be-dest ared dil-i mara
Be-hal-e hinduyeş bahşem Semerkand u Buharara”
“Eğer Şirazlı Türk güzeli yüz verseydi şu gönlüme
Bahşederdim bir tek benine Semerkand'ı Buhara'yı”
Öyle anlatılır ki: Sanatçıların, şairlerin, zanaatkârların, alimlerin hamisi Emir Timur Şiraz'a gelince Hafız'ı huzuruna çağırtmış, kendi başkenti olan Semerkand 'ı Şirazlı bir Türk güzelinin bir tek siyah benine verdiği yukarıdaki mısralarının hikmetini sormuş. Hafız da Emir Timur'u diz çöküp selamlamış ve “bu kadar cömert olmam beni bu hallere düşürdü” demiş.
Sadi (Sa'di, Saadi)
Hafız'dan sonra ondan bir asır önce yaşamış olan büyük şair Saadi'yi ziyaret etmeye vardığımızda bizi kuş cıvıltılarının orkestrası karşıladı. Şeyh Saadi Şirazi'nin huzurunda ahenk içindeki kuş sesleri insana dinginlik verip derin duygulara alıp götürüyordu.
Şirazlı ünlü şairlerinden ilki olan Şeyh Saadi Şirazi Hoca Hafız'dan bir asır önce 13. yüzyılda Moğol istilası döneminde yaşamıştır. Onun dünyaca ünlü eserleri olan Bostan ve Gülistan adlı eserleri Osmanlı Devleti'nin medreselerinde 600 yıl boyunca ders kitabı olarak okutulmuştur. Günümüz İran'ında Saadi o kadar çok seviliyor ki şairin doğum günü olan 21 Nisan ülkede “Sadi Günü” olarak kutlanıyor.
Kur'an Kapısı (Dervaze-i Kur'an)
Şiraz'dan ayrılıp Pasagrad üzerinden Yezd'in yolunu tuttuğumuzda daha önce şehrin çıkışında yer alan şimdi ise iç kesiminde kalmış Kur'an Kapısı'nın yanından geçiyoruz. Eski bir Şiraz geleneği olarak yola çıkanlar korunsun diye şehrin en yüksek tepesinde bulunan Kapı'nın üzerindeki özel bir odaya konulmuş el yazması iki Kur'an-ı Kerim olduğu ve hafızların bunları sürekli olarak okuduğu söylenir. Şah döneminde bakımsızlıktan Kapı yıkılmış Kur'an-ı Kerimler Tahran'a götürülmüş. 1979'dan sonra yerel tüccarın bağışıyla Kapı eski tasarıma uygun olarak yeniden imar edilmiş ve Kur'an-ı Kerimlerden birisi tekrar Şiraz'a getirilmiştir.
Şiraz'dan Ayrılırken
Nadir Şah Afşar'ın ölümünden sonra Şiraz'ı başkent yapmış olan Zend Hanedanlığı'nın idarecileri kendilerini halkın vekili olarak tarif etmişlerdir. Bu hanedanlık dönemine ait isminde “vekil” kelimesi bulunan yapıları göremeden Şiraz'dan ayrılıyoruz. Şiraz'ın merkezini gezmek için herhalde en az üç gün gerekli olduğunu düşünüyorum.
Kültürü, tarihi, farklı lezzetleri seviyorsanız turizmin endüstrileştiğini hissettiğiniz yerlerden haz etmiyorsanız Hafız'ın, Saadi'nin makamlarında ruhunuzu Pempe Camii'de gözünüzü dinlendirebileceğiniz; kökboyalı iplerle dokunmuş Kaşkayı halılarından ve kilimlerinden alabileceğiniz Şiraz tam sizin istediğiniz gibi bir yerdir.
Ahmet AKALIN
Ankara Üniversitesi Doktora Öğrencisi
RTÜK Üst Kurul Uzmanı