Anadolu'da dinler tarihini değiştirecek keşif
Sivas'ta bulunan tarihi Huykesen Kilisesinin Anadolu'da ki en eski ibadethanelerden birisi olduğuna dair bulgulara rastlanıldı.
Sivas’ta bulunan tarihi Huykesen Kilisesinin Anadolu’da ki en eski ibadethanelerden birisi olduğuna dair bulgulara rastlanıldı.
Sivas kent merkezine bağlı Çelebiler köyü yakınlarında bulunan ve Selçuklu döneminde inşa edildiği düşünülen Huykesen Kilisesinin yaklaşık 3 bin yıl öncede ibadethane olarak kullanıldığına dair bulgulara rastlanıldı. Kilisede bulunan seramik parçalarının Eski Tunç Çağı, Demir Çağı, Helenistik, Roma ve Ortaçağ yerleşmelerini işaret ettiği belirtildi. Günümüzde atıl durumda olan kilisenin bilinen en eski ibadet merkezlerinden biri olduğu düşünülüyor.
“En erken tarihli ibadet yapılarından birisi”
Kilise hakkında bilgi veren Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdal Eser, kilisenin en erken tarihli ibadet yapılarından birisi olduğunu ifade ederek, “Bazı literatürlerde kaya önü kilisesi ya da benim daha çok doğru bulduğum sunak kilisesi adıyla tanınan bir sistemle yapılmış bir yapı. Benim değerlendirmelerime göre içerisinde bulunduğumuz alanda inşa edilmiş en erken tarihli ibadet yapılarından birisi. Orada bir kaya yapısı var ve kayaya oyulmuş sunaklar var. Tek tanrılı dinler, Hristiyanlık bu bölgede yayıldığında alanın kutsallığına da bağlı olarak kullanımı devam ediyor. Kapadokya bölgesinde gördüğümüz kadar olmasa bile bu bölgede de kayaya bağlı bazı mekânların yapılarak kullanıldığını gösteren ilginç bir örnek. Huykesen Kilisesi ve daha sonraki süreçlerde de adından da anlaşılacağı üzere kullanımı devam ediyor. Günümüzde de zaman zaman çeşitli guruplar, cemaatler gelerek orada yılın belli saatlerinde törenler gerçekleştiriyorlar. Bu bölgenin Müslümanlaşması sonrasında da o noktanın kutsallığının aynı şekilde devam ettiğini anlıyoruz” dedi.
3 bin yıllık olduğu tahmin ediliyor
Prof. Dr. Eser, kilisenin 3 bin yıl önce inşa edilmiş olabileceğini belirterek, “Huykesen denmesinin sebebi de benim bildiğim kadarıyla altını ıslatan çocuklar oraya götürülüyorlar, orada nasıl bir eğitime tabi tutuluyorlar bilmiyorum ama orada biraz zaman geçiriyorlar ve o durum bir anlamda tedavi ediliyor ve yapının etrafında böyle bir inanç gerçekleşiyor. Kayaç üzerindeki pozisyonu, yapının sırt bölgesinin doğu cephede olması antik dönemden itibaren bir tören alanı olarak kullanıldığını bize gösteriyor ve kayanın da oyulması, o formun verilmesi en erken Demir Çağı’nda olduğunu düşünüyorum yani M.Ö 1. bin döneminde olabileceğini düşünüyorum. Kente olan yakınlığı, yakınındaki yerleşmelerle olan ilişkisine bakıldığında herkes tarafından kutsal olduğuna inanılan bir nokta olduğu anlaşılıyor. İlk halinin en az 3 bin yıllık olduğunu tahmin etmek mümkün ama daha sonradan eklenen duvar bölümleri biraz daha araştırılması gerekir” ifadelerini kullandı.