- Haberler
- Sağlık
- Hipertansiyon, diyabet ve kalp hastalarında virüse bağlı ölüm riski 2-3 kat daha fazla görülüyor
Hipertansiyon, diyabet ve kalp hastalarında virüse bağlı ölüm riski 2-3 kat daha fazla görülüyor
Covid-19 hastaları arasında hipertansiyon, diyabet veya kalp hastalığı olanlar, toplumun geneline göre 2-3 kat daha yüksek ölüm riski ile karşı karşıya kalıyor.
Covid-19 hastaları arasında hipertansiyon, diyabet veya kalp hastalığı olanlar, toplumun geneline göre 2-3 kat daha yüksek ölüm riski ile karşı karşıya kalıyor.
Yeni tip korona virüs (Covid-19) salgını toplum sağlını tehdit etmeye devam ederken yaşlılar ile diyabetes mellitus, hipertansiyon, kalp hastalığı, kronik akciğer hastalığı, kronik böbrek yetmezliği, organ nakli gibi eşlik eden tıbbi durum ve rahatsızlıkları olan bireyler daha fazla risk altında bulunuyor. Hipertansiyon, diyabet veya kalp hastalığı olan Covid-19 hastaları ise toplumun geneline göre 2-3 kat daha yüksek ölüm riski ile karşı karşıya kalıyor.
Konuya ilişkin açıklama yapan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Nefroloji Bilim Dalı Uzmanı Prof. Dr. Kadriye Altok, yaşlılar ile diyabetes mellitus, hipertansiyon, kalp hastalığı, kronik akciğer hastalığı, kronik böbrek yetmezliği, organ nakli gibi eşlik eden tıbbi durum ve rahatsızlıkları olan bireylerin Covid-19 enfeksiyonu açısından daha fazla risk altında olduklarını ve yoğun bakım ünitesinde tedavi gerektiren daha ağır tablolarla karşılaşabileceklerini belirtti.
Güncel bilgilere göre hipertansiyonu olan yaşlı insanların Covid-19 enfeksiyonuna yakalanma ve hastalığı şiddetli geçirme ihtimalinin daha yüksek olduğunu söyleyen Altok, “Covid-19 hastaları arasında hipertansiyon, diyabet veya kalp hastalığı olanlar, toplumun geneline göre 2-3 kat daha yüksek ölüm riski ile karşı karşıya kalmaktadırlar” dedi.
Covid-19 virüsünün hücrelere girmek için ACE-2 isimli bir proteine bağlandığı anlaşıldıktan sonra, yüksek kan basıncını düşürmek için Türkiye’de ve tüm dünyada yaygın olarak kullanılan ve genel grup adı ACE inhibitörleri ve ARB’ler olan onlarca ilacın kullanımıyla ilgili ilgili tartışmaların ortaya çıktığını aktaran Altok, “Özellikle hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçlarda, söz konusu ilaçların ACE-2 oranını artırdığına dair veriler, bu ilaçların kullanımının virüsün yayılmasını artırabileceği endişesini ortaya çıkardı. ‘Virüsün hücre içine girmesini sağlayan ACE-2 düzeyini arttırıyor ise, bu ilaçları kullanan yüksek tansiyon hastaları Covid-19 enfeksiyonuna daha yatkın olabilir mi? Bu hastalar enfeksiyona maruz kalırlar ise tablo daha ağır seyredebilir mi?’ şeklinde düşünceler ve tartışmaları gündeme getirdi. Ancak başka araştırmalar, bu ilaçların farklı mekanizmalarla faydalı etkileri olabileceğini de göstermekte, bu nedenle aynı ilaçların, Covid-19’lu hastaları kalp ve akciğer hasarına karşı koruyabileceğine ilişkin görüşler de öne sürülmektedir. Uluslararası Hipertansiyon ve Avrupa Hipertansiyon dernekleri, söz konusu yüksek tansiyon ilaçlarını değiştirmek için yeterli kanıt bulunmadığını açıklayarak hastaların mevcut ilaçlarını kullanmaya devam etmesini önermiştir. Esasen henüz, ACE-I veya ARB grubu ilaçları kullanan Covid-19 tespit edilmiş hastalarda faydalı veya zararlı sonuçlar gösteren klinik veriler yoktur. Covid-19 salgını ile ilgili olarak şimdiye kadar on binlerce vaka ve ölümler bildirilmiştir. ACE-I / ARB alan hipertansiyon hastalarına ilişkin bulgularla, bu gruplardan farklı ilaçla tedavi edilen hipertansiyon hastalarına ilişkin verilerin, yaş ve diğer tıbbi durumlarına ilişkin bilgiler de dikkate alınarak hızlıca incelenmesi uygulanacak tedavi yöntemleri ve bu konuda yapılacak çalışmalar için yol gösterici olacak erken klinik bilgiler sağlayabilir” ifadelerini kullandı.
Covid-19 enfeksiyonuna ilişkin büyük miktarda veriyi hızlı bir şekilde toplama ve işleyebilme imkanının olduğunu belirten Altok, bu imkanın her geçen gün hastalıkla ilgili daha doğru ve güvenilir bilgilere ulaşılmasını ve hastalıkla mücadelenin daha etkin yapılmasını sağlayacağını kaydetti.
Covid-19 enfeksiyonunun diyaliz hastaları için de zorluklar meydana getirdiğini vurgulayan Altok, “Son Dönem Böbrek Hastaları, bağışıklık sistemlerindeki zayıflık nedeniyle enfeksiyonlara karşı özellikle savunmasızdır ve klinik semptomlar da daha fazla değişkenlik gösterebilir. Düzenli olarak diyaliz merkezine gitmek zorunda olan hastaların sosyal izolasyonunu sağlamak da kolay değildir.
Diyaliz merkezinde çalışan sağlık personeli, diğer çalışanlar, hastalar, aile üyeleri de dahil olmak üzere temas fazlalığının varlığı nedeniyle, bu birimlerde enfeksiyon bulaşma riski artmaktadır. Bu nedenle ünitelerde çalışan sağlık personeli, diğer çalışanlar ve hastalar konuyla ilgili önlemler açısından eğitilmiş ve bilgilendirilmiş durumdadır” açıklamasında bulundu.
Sağlık çalışanlarının süreçteki durumlarına ilişkin değerlendirme yapan Altok, şu ifadeleri kaydetti: “Sağlık çalışanlarının daha fazla risk altında olması nedeniyle, toplumun diğer kesiminin bu kişilerle temas kurmakta kaygı duyması anlayışla karşılanabilir. Ancak unutulmaması gereken nokta şudur ki, bu hastalık sürecinin bir an önce atlatılmasını isteyen, bu konuda en fazla emek sarf eden ve fedakarlık yapan grubun başında sağlık çalışanları gelmektedir. Sağlık çalışanları yoğun stres altında çalışıyorlar, hassas bir dönemden geçiyorlar ve kolay incinebilir durumdalar. Bazı ülkelerde Covid-19 pandemisi nedeniyle yaşanan kriz ve kaos ortamı, sağlık çalışanlarının sağlık hizmeti sunumunda yetersizliğe ve çalışanlarda tükenmişliğe neden olmuştur. Covid-19 pandemisi nedeniyle artan sağlık çalışanı ihtiyacını karşılayabilmek için, Amerika Birleşik Devletleri’nde bir çok tıp fakültesi son sınıf öğrencilerini erken mezun etme kararı alarak, yeni mezun doktorların pandemi hastanelerinde hizmet verebilmesi için planlamalar yapmaktadır. Sağlık çalışanlarının sağlıklı ve güvende olmasının, toplumun bütününün uzun vadedeki refahı ve güvenliği açısından oldukça önemli olduğu unutulmamalıdır”
Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan önerilere dikkat çeken Altok, “Hastalıkla mücadelenin başarılı olması için Bilim Kurulu görüşleri doğrultusunda Sağlık Bakanlığının dikkatli ve sistemli şekilde yürüttüğü stratejiyi, toplumun yaygın olarak benimsemesi, önerilere ve kurallara uyması gerekiyor. İnsanlar, izolasyon kurallarına ve yeterli sosyal mesafeye uyduğu sürece sürecin daha kolay ve daha kısa zamanda atlatılması mümkün olabilir. Yetkililer düzenli olarak ve aşamalı ilerleme kaydediyor, ancak krizin daha yoğun olduğu yerleşkelerde daha da hızlı davranmak gerekebilir. Ayrıca, yaşı kaç olursa olsun Covid-19 açısından altta yatan söz konusu riskli hastalığı olan bireylerin ciddi bir mecburiyet olmadıkça evden çıkmaması, izolasyon ve hijyen açısından önerilen tedbirlere tümüyle uyması gereklidir” dedi.