İngiliz askerinin tüfeğini tamir ettirmesiyle yeniden tanındı
Yaklaşık bir asır önce Halep'te bulunan bir İngiliz askerinin Gaziantep'te sedef süslemeli tüfeğini tamir etmesiyle tanınmaya başlayan sedef sanatı, 21. yüzyılda da cazibesini koruyor. Osmanlı döneminde sarayları, camileri ve askerlerin tüfek ve hançerlerinde yaygın olarak kullanılan sedef motifler, bugün ise mücevher kutularından resim çerçevelerine, aynadan bıçaklara kadar her alanda yaygın bir şekilde kullanılıyor.
Yaklaşık bir asır önce Halep’te bulunan bir İngiliz askerinin Gaziantep’te sedef süslemeli tüfeğini tamir etmesiyle tanınmaya başlayan sedef sanatı, 21. yüzyılda da cazibesini koruyor. Osmanlı döneminde sarayları, camileri ve askerlerin tüfek ve hançerlerinde yaygın olarak kullanılan sedef motifler, bugün ise mücevher kutularından resim çerçevelerine, aynadan bıçaklara kadar her alanda yaygın bir şekilde kullanılıyor.
Bazı kaynaklarda tarihi Sümerler dönemine kadar dayandırılan ve Türk, Osmanlı sanatında da yaygın olarak kullanılan sedef işlemeciliği, Osmanlı Devleti’nin son dönemindeyse inci kabuğunun yeteri seviyede bulunamaması nedeniyle unutulmaya yüz tuttu. Kurtuluş Savaşı öncesinde Halep’te bulunan bir İngiliz askerinin tamir için Gaziantep’e getirdiği tüfeğinde bulunan sedef işlemesi, önce Gazianteplilerin sonrasındaysa tüm dünyanın dikkatini çekti. Sedef işlemeyi öğrenen Gaziantepliler, öğrendikleri mesleği ise kuşaktan kuşağa aktararak günümüze taşıdı. Başta Türkiye olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde bilinen sedef sanatı, ev aksesuarlarından baston, kılıç ve hançerlere kadar birçok eşyada kullanılmaya başladı.
Antep kültürüne dönüştü
Yaklaşık 30 yıldır sedef sanatını icra ederek ailesinin geçimi sağlayan Adem Bıyık, 55 yıl bu mesleği yapan babasından işi öğrendiğini kaydetti. Bir İngiliz askerinin tamir için getirdiği tüfek ile yöre insanın sedefi tanıdığını anlatan Sedefkar Bıyık, "1981 doğumluyum, baba mesleğini icra ediyorum. Babam 55 yıl sedef işletmeciliği yaptı, babadan evlada bu işi devam ettirmeye çalışıyorum. Yaklaşık 30 yıldır da ben bu işi yapıyorum. Sedefin geçmişi Osmanlıya aittir. Ama çok uzun yıllar önce bir İngiliz’in tüfek tamiratı ile Antep’e gelmesiyle sedef burada tanınmış, sonra da sedef işlemesi yavaş yavaş Antep kültürü haline dönüşmüş" dedi.
Sedefin en çok kullandığı ürünler
Osmanlı döneminde sarayları, camileri, köşk ve medreseleri süsleyen sedefin günümüzde ise hayatın her alanında yaygın olarak kullanıldığını belirten Bıyık, "Günümüzde sedef işçiliği; mücevher kutusu, el aynası, resim çerçevesi, baston, kılıç, hançer, ev aksesuarların vazgeçilmezidir. En çok da mücevher kutusu, el aynası, resim çerçevesi, baston, kılıç, hançer gibi eşyalarda kullanıyoruz. Sedef işlemede tatlı sularda yetişen deniz kabuklarının yanı sıra telkari ile yapılmış eşyalar, gül ve ceviz gibi ağaçlardan yapılmış ahşap eşyalar da kullanıyoruz" şeklinde konuştu.
Bu ürünler evladiyelik oluyor
Bıyık, sedef kullanılarak oluşturulan ahşap ve telkarilerin yarım asırdan fazla kullanılabildiğini belirterek, "Sedefin en önemli özelliği kalıcı olmasıdır. Aldığınız ürün evladiyelik olur. Sedef işlemeli ürünler 50 yılı aşkın süre dayanır. Sizin aldığınız sedef işlemeler, çocuklarınıza hatta torunlarınıza bile ulaşır" ifadelerini kullandı.
Yarım asır sonra bile göz kamaştırıyor
Sedef ustası Bıyık, sedefin yılda 3-4 kez zeytinyağı ile temizlenmesini önererek, onlarca yıl önce alınan sedef işlemelerin bile yeni alınmış gibi göz kamaştıran bir şekilde korunabileceğini kaydetti. Bıyık, "Sedefi temizleme işinde ilaç zeytinyağıdır. Yılda 3 ya da 4 kez, sedef işlemelerin zeytin yağı ile temizlenmesini öneriyorum. Böylelikle yeniymiş gibi bir görünüme de kavuşur" ifadelerine yer verdi.
Zorlu günler geri döndü
Günümüzde tatlı suda yetişen midye ve inci gibi deniz kabuklarını ham madde olarak kullanan sedef ustaları, son yıllarda ise gelişen teknoloji, yeni mesleklerin rağbet görmesi, artan fiyatlar, kalifiye eleman bulma sıkıntısı gibi nedenlerde yeniden zor günler geçiriyor. Gaziantep’te sedef işlemesi yapan 5-6 ustanın kaldığını anlatan Bıyık, "Gaziantep’te sedef ustaları çırak bulmakta sıkıntı yaşıyor. Osmanlı’dan gelen bir gelenek olan sedefkarlık tamamen el işi ve yeteneği olan bir iş. Daha önce de ham madde bulunamaması nedeniyle zor günler yaşanmış. Daha doğrusu eskiden malzeme bulmak çok zormuş ama bu işi seven insanlar vardı. Son yıllarda ise teknolojik unsurların gelişmesi ve başka mesleklerin artmasıyla birlikte artık fark edilemeyecek bir sanat haline gelmiş durumda. Bu sanat unutularak tarihin tozlu sayfalarında kaldırılmamalıdır. Günümüzde bu işi yapan son nesil biziz. Bizden sonraki kuşaklar yani günümüzdeki gençlik bu işte hiç istekli değil. Bugün teknolojiye verilen önem keşke el işçiliğine de verilse. Bizim gayemiz el sanatlarını yaşatmak, bu kültürü nesilden nesille aktarmak. Tek isteğimiz bu. Şu an Gaziantep’te sedef işini yapan 5-6 usta kaldık. Artık çırak da yetişmediğinden bu iş kaybolmaya yüz tuttu" dedi.
Fiyatlar 200 TL’den başlıyor
Sedefkar Bıyık, yetiştirecek eleman bulamamalarına rağmen sedef ürünlere talebin iyi olduğunu da ifade etti. Sedef işlemeli ürünlerde en düşük fiyatın 200 TL’den başlayıp 500 bin TL’ye kadar ulaştığını da kaydeden Bıyık, "Özellikle kente gezmeye gelen yerli ve yabancı turistler sedef ürünlere ilgi gösteriyor. Sedef işçiliğindeki fiyatlar el işçiliğine, ürünün ebatına göre değişiyor. her ürünün de fiyatı farklı oluyor. Bir mücevher kutusunun fiyatları 200 liradan başlıyor, boyutuna ve işçiliğine göre de fiyatı artıyor" şeklinde konuştu.
"Gaziantep sadece gastronomi değil aynı zamanda zanaat şehridir"
Bıyık, Gaziantep’in sadece gastronomi kenti olmadığını belirterek, "Gelecek nesillerden ve yetkililerden beklentim, bu işin diğer kuşaklara aktarılmasıdır. Bu meslek için mesela kurslar açabilir ya da genç nesiller için özendirecek bir proje hazırlanabilir. Çünkü Gaziantep sadece baklava ve yemek ile bilenen bir kültür şehri değil aynı zamanda bir sanat ve zanaat şehridir. Geçmişten gelen değerlerimize sahip çıkalım. Geçmişten gelen değerlerimizin yok olmaması gerekir" diye konuştu.